40

22.5K 2.1K 265
                                    

Zaman çok acımasız bir kavramdı. Herkese ve her şeye karşı değişkenlik gösterirdi. Bazen hızlıca geçip giderdi kum taneleri gibi. Bazen saniyeler saate evriliyordu. Geçmiyordu, geçemiyordu.

Birkan için zaman ağır bir makaraya takılmıştı şimdi. Gözünün önünde, kara geceyi aydınlatan alevler göğe yükseliyordu. Ne etraftaki insanların bağırışlarını, ne itfaiye memurlarının geçmek için onları ittirişinin farkına varabiliyordu.

Ev yanıyordu.

''Kabus.'' dedi fısıldayarak. ''Uyanacağım şimdi. Kabus.''

Gerçekti.

Bunun farkındalığına vardığı an beyninden vurulmuşa döndü. Titrememeye çalışarak kalabalığı yardı zar zor. Göreceklerini düşünmek istemiyordu. Gök'ün o evde olduğunu düşünmek istemiyordu. 

''Çekilin.'' dedi önğndeki insanları itip. En sonunda görüş açısına evin öündeki polisler girdi. Barikat oluşturup insanların geçmesini önlerlerken onlara aldırmadan eve ilerlemeye çalıştı.

''Giremezsiniz beyefendi!'' Polis onu durdurmaya çalışırken duymuyordu. 

''Kızım o evdeydi.'' dedi fısıldayarak. ''Kızım ordaydı, çıktı, değil mi? Çıkardınız onu , evde değil.'' Yalvarır gibi sordu. Aksini kaldıramazdı. Çıkmış olmalıydı. Başka bir opsiyon kabul edemiyordu.

Evin girişinden bir parça kopup yere düştüğünde kalabalık çığlık attı kopan gürültüye.

''Babası mısınız?'' Polis onu köşeye çekip ambulansın olduğu yere götürmeye başladı. ''Çıkardık ancak konuşturamıyoruz.''

Birkan, ambulansın önünde, yerde bacaklarını kendine çekip kendini sarmalamış, hıçkıra hıçkıra ağlayan kızı gördüğü an zaman tekrar akmaya başladı.

İlk defa onu ağlarken gördüğü için rahatlamıştı. Sancıyan kalbi anlık bir rahatlamayla kasıldığında ileri atıldı.

''Gök!'' dedi içi gide gide. Sağlık personellerinin başında bekleyip konuşturmaya çalıştığı kız, sesi duyduğunda dizlerinden başını kaldırdı. Kıpkırmızı olmuş yüzü, birbirine karışmış saçları, ağlamaktan şişen gözlerini gördüğü anda yere çöküp kolları arasına aldı. Üç dakikada yaşlanan kalbi hızla çarptı. ''Gök, bebeğim yaralandın mı? Bana bak, iyi misin? Canın acıyor mu?'' hıçkırıkları kesilmeyen kıza kalbi dayanmıyordu. ''Güzel kızım, neren acıyor bebeğim. Söyle, hadi.''

''Öldü.'' dedi hıçkırıklarının arasında. Bedeni kriz geçirir gibi titriyordu. ''Öldü! Benim yüzümden öldü, benim yüzümden öldü.'' ağlayışı şiddetlendi. ''Öldü, öldü , öldü...''

Yere oturdu, kimse onlara yaklaşamıyordu. Kızı kaldırıp bacaklarının üstüne oturttu soğuk betona oturmasın diye. Sarıp sarmaladı onu. ''Uyandırdı beni, benim yüzümden, benim yüzümden , benim yüzümden kaçamadı.'' omuzları sarsıldı. Nefessiz kalan ciğerleri acıyordu.

Birkan kimden bahsettiğini anlamıştı.

Portakal.

Sımsıkı sardı onu kucağına alarak ve ayağa kalktı. Söyleyebilecek bir şey bulamıyordu. Rahatlasa mı, ağlasa mı bilemiyordu.

''Geçecek bebeğim.'' 

Ambulansın içine geçti onu tedavi edebilsinler diye, Kucağında sıtma hastası gibi titreyen kızın sakinleşeceği yoktu. Sakinleştirici olan iğneyi sağlık görevlisi kadın kız farkında olmadan koluna batırdığında, kızın ağlayışı yavaş yavaş kesildi. Birkan başını başına yasladığı kızın sessizleştiğini fark ettiğinde kapanan gözlerini açtı yavaşça.

GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin