Poları üzerime daha çok çektim ve perdedeki filmi izlemeye devam ettim. Karam abi bizi açık alanda çok güzel bir yere getirmişti. Film, eski bir Türk filmiydi. Türkan Şoray vardı başrolünde.
Yanımdaki mindere uzanmış filmi pür dikkat izleyen Baran son sahneyle birlikte içini çekti. ''Yazık oldu aşklarına.''
''Bence böyle daha güzel.'' dedim mırıldanarak . Bana döndü.
''Ama kavuşamadılar.'' Başımı salladım.
''Biliyorum. Ancak kavuşsalardı onca şey boşa gitmez miydi?'' dedim yaşadıklarını kastederek. ''Bazen olmaz. Eğer birlikte olsalardı, ileride bir zamanda mutsuz olacaklardı.''
Bakışları kısıldı ve perdede ağlayan kadından sonra biten filme baktı. İnsanlar yavaş yavaş kalkıyordu. Çaprazımızdaki minderlerde oturan Birkan bey ve Karam abi ayağa kalktı.
Baran da kalktığında elini uzattı yardım etmek için. Avuç içlerim, onun avuç içine değidiğinde sıkıca tuttu ellerimi. Beni dikkatle ayağa kaldırdı.
''Lale'ye mesaj attım. Çıkmış şimdi, gidiyormuş restorana.'' Birkan bey yaklaştı ve montumun yakasını düzeltti. Sonra kendi atkısını çıkardı ve gevşekçe boynuma sardı. Üşüyen yüzüm rahatladığında mavi irislerimi onun kahve, ışıl ışıl bakan irislerinden ayıramadım.
Ona sarıldıktan sonra arkamı dönüp hemen arabaya binmiştim.
O da sırıtıp kendi arabasına binmişti.
''Hadi bekletmeyelim.'' dedi Karam abi de kardeşinin üstünü düzeltirken. Hep birlikte arabayı park ettiğimiz yere doğru sessizce ilerledik.
''Benimle gelmek ister misin Gök?'' Birkan bey arabasının yanında durduğunda bana baktı.
''İstemez baba, bizimle gelsin.'' Baran benden önce cevapladı ve başını iki yana sallayıp onay bekler gibi yüzüme baktı.
Bir ona bir Birkan beye baktım. Baran'la yolda çok eğleniyordum . Ancak Birkan beyi tek bırakasım gelmemişti. Aslında, onunla vakit geçirmekten hoşlanmaya başlamıştım.
''Şey,'' dedim bu yüzden. ''Yalnız mı kalsın?''
Birkan bey kocaman gülümsedi ve kolunu nazikçe omzuma yerleştirip beni sinesine çekti. ''Bence de yalnız kalmayayım. Sıkılırım tüm yol.'' dedi dişlerini göstererek gülümserken. Gülümsememi saklamak için başımı öne eğdim.
Baran mızıldanmaya, eğer onunla gidersem çok eğleneceğimizi söylemeye başladı ancak Birkan bey onu susturdu ve arabaya binmelerini sağladı. Ön yolcu kapağını açarak binmemi bekledi. Koltuğa yerleştiğimde hızla kapıyı kapadı ve sürücü koltuğuna bindi.
''Yalnız bırakmadığın için teşekkürler.'' dedi bana dönerek.
''Önemli değil.'' dedim ellerime bakarken. ''Hem, siz kendiniz söylediniz. Hastanedeyken siz de benim yanımdaymışsınız.'' dedim o günkü konuşmasına ithafen.
Kaşları kalkarak bana döndü, ardından suçluluk duyduğu belli olarak başını öne eğdi.
''Üzgünüm. '' dedi yola bakarak. Arabayı kafi bir hızda sürüyordu. ''Söylediğimiz her yalan, sakladığımız her sır bir şekilde dönüp ayaklarımıza takılıyor. Önümüzde bir çok engel var ve bunu biz koyduk. Ancak , ben hissediyorum.'' gülümsedi bu kez. ''Bizim o engelleri teker teker yıkabileceğimizi. Hissediyorum. Bunu bugün, senin sayende anladım.''
Elini uzattı. Yanağıma doğru düşen saçımı kulağımın arkasına koydu yine. Ancak elini çekmedi. Yanağımı okşadı eli yavaşça. ''Bugün ilk engeli atlattık Gök, başaracağız.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü
Teen FictionGök Dalaman. Yüksek anksiyete ve epilepsinin mahvettiği hayatında, yeni umutlar ve yeni deneyimlerle hiç tatmadığı bir şefkati tadacaktı. Baba şefkatini. Bazen, kan bağının önemi olmadığını anlardı insanlar ve hayat bunu Gök'e acı tatlı bir yolda ö...