Tık tık ayak sesleri, topukları yere sertçe değen birine aitti.
Baran'ın kabusları.
Yatakta dertop olmuş bir halde tavana bakıyordu. Konuşmayı bırakalı dört hafta olmuştu. Konuşma yetisini kaybetmişti sanki.
Uyuyordu her zaman. Çünkü bir tek kabuslarında az da olsa görüyordu babasını. Bazen de hayal kurduğunda. Abisi de vardı oralarda bir yerlerde.
Ancak gerçeklikte Baran büsbütün yalnızdı.
''Baran.'' Kadın rujunu yedirirken dudaklarına, kapının aralığından yatan küçük çocuğa baktı. ''Yemeğini koydum, baban gelir birazdan seni görmeye. Ben dışarı çıkıyorum.''
Babam değil, demek istedi ancak bunu en son söylediğinde okkalı bir tokadı ağlamaktan ıslanmış yanaklarına yemişti. Canını acıtan tokat da değildi aslında, adamın gelip ona göz ucuyla bakarken zorla babalık yapmasıydı. Onu istemiyordu. Babasını istiyordu.
Kaç ay olmuştu?
Saymıyordu Baran. En son babasıyla saymıştı çünkü sayıları. Yatağına uzanmışlar, Baran'ın annesine yalvar yakar izin verdirtip tavana astıkları yıldızları saymışlardı uyuması için. Annesi yoktu o zamanlar. Evden gitmişti ve babası demişti ki, onu sadece cumartesi veya özlediğimizde görebiliriz.
Her gün mü cumartesiydi?
Bacaklarını kendine çekti. Susmak çok kolaydı onun için . Konuşacağı kimse de yoktu. Abisi olsa onunla kovalambaç oynardı. Babası onu unutmuş muydu? Hani dünyanın neresinde olursan ol seni bulurum demişti , kabus gördüğü bir gece ağlayarak yanına gittiğinde. Dünyada değil miydi?
Yaşlar yeniden aktı, aktı , aktı. Adam gelirdi, belki de gelmezdi. Bazen geleceğim deyip gelmiyordu. Babası değildi işte, babası sözlerini her daim tutardı. Cehennemde bile olsa, geleceğim dediyse gelirdi.
Kapıdan sesler geldiğini duydu.
Yatakta dertop halini düzeltmedi. Seslerden korkardı ama tepkisizliği öğrenmişti. Gözlerini kapadı, belki adam onu uyurken görürse geri giderdi.
Ancak kapı çok büyük bir hızla çarptığında gözleri fal taşı gibi açıldı. Titreyen küçücük bedeni doğruldu. İçeride bir sürü adım sesleri vardı ve birileri bağıyordu. Korkuyla yatağın altına kaçtı.
Bağırıp ağlayabilseydi eğer, baba diye ağlardı.
Gözlerini kapadı ve saydı içinden, babasının öğrettiği gibi. Bir dedi, iki dedi, üç, dör beş...
Yedi diyemeden odaya girdi adım sesleri.
''Look under the bed.'' yine anlamadığı bir şey diyorlardı. Burada herkes böyle konuşuyordu.
Sesler devam etti ve birinin ona baktığını hissettiğinde, korka korka gözlerini araladı. Tam o sırada adam tekrar bağırdı.
''He is here!''
Ağlaması hızlandığında adam ona elini uzattı yavaşça. ''Hi, little boy.'' dedi az öncekinin aksine sakin ve ılımlı bir sesle. ''You're name is Baran, right?''
Anladığı tek şey ismiydi, onu da garip bir şekilde söylemişti adam zaten. ''Baran?'' dedi tekrar anlasın diye.
Başını salladı. Baran'dı o. Ona verdikleri o saçma isme sahip değildi. Babası nasıl sesleniyorsa öyleydi. Baran.
''Yeah, we found him.'' Gülümsedi, tam o sırada üzerindekini gördü Baran. Kendi ülkesinde de böyle bir şey giyiyorlardı. Ne deniyordu ona?
![](https://img.wattpad.com/cover/320584142-288-k701548.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü
Teen FictionGök Dalaman. Yüksek anksiyete ve epilepsinin mahvettiği hayatında, yeni umutlar ve yeni deneyimlerle hiç tatmadığı bir şefkati tadacaktı. Baba şefkatini. Bazen, kan bağının önemi olmadığını anlardı insanlar ve hayat bunu Gök'e acı tatlı bir yolda ö...