81

11.5K 1.6K 209
                                    

Gecikme için üzgünüm. Güzel ve önemli bir bölümle geldim. Bu akşam Adana'ya gidiyorum. Döndüğüm gibi tekrar aktif olacağım. 

Oyları ve yorumları unutmayın aşklarım. Evet, aralar giriyor bazen ama elimde olduğunda ne kadar sık bölüm attığımı biliyorsunuz. Finale de çok az kalmışken, birbirimizi üzmeyelim. İyi okumalar!

.

.

.

  Tek bir dikkat dağınıklığı neye sebep olabilirdi ki?

Her şeye. Her şeyine sebep olmuştu. Kaderin cilvesi dedikleri bir olay değildi bu, ilmek ilmek dolamışlardı kaderin ağlarına.

Bin zehir demişlerdi, birini kaldıramazlardı. Kafesini açtıkları bir kurt dolanıyordu etrafta.

Yediği ayazı unutmamıştı. Unutmazdı.

Boş sokaklardan ilerledi. Köşelerden çıkan tekinsiz tiplere bakmıyordu. Omuzları dikti. Bakışlarını sadece avına odaklamıştı. Ona laf atan, yolundan çevirmeye çalışan kimseye bakmadı. Giydiği pahalı takımlar, ipekten kumaşlar yoktu. Doğduğu bu şatafatlı hayattaki Atakan değildi.

Sokaklardaydı.

Oğlunun dolaştığı o sokaklarda. Eski püskü bir tişört giymişti. Altındaki siyah kot pantolonu sokaktaki diğer herkes gibiydi.

Hedefini biliyordu. Telefonunu kapamıştı. Arabasını park ettiği yer iki kilometre ötedeydi. Burada kimse onu tanımıyordu. Tanınmadan gelecekti, ateşe verecekti. İsmi sessizce dolanacaktı sokaklarda. Herkes bilecekti, kimse konuşamayacaktı.

Dillerini kesecekti.

Kollarında hissettiği hayali baskıdan güç aldı. Sırtına dokunan o parmakları hissetti, kokusu genzine çalındı.

Hedefine vardı. Eski bir mahallenin depo tarzı yerinde bir taburede oturan, kafası yerinde olmayan ve muhtemelen orayı gözetlemek için dikilmiş adamın karşısında durdu.

Adamın tahriş olmuş burnunu çektiğini gördü. Madde etkisindeydi. Ayağa kalkmaya çalıştığında ensesinden tuttuğu gibi kapının önünden attı.

Yere kapaklandığı gibi kalkmaya çalıştı ancak değil ayağa kalkacak, oturacak hali bile yoktu. Yerde inlerken deponun kapısını açtı yavaşça.

Gözüne ilk çarpan, karton üzerinde yatan iki oğlan çocuğu oldu. Burası tehlikeydi, kimse girmezdi. Giren sağlam çıkamazdı.

Çocukların hemen ilerisinde iki adam kafa buluyordu. Beyaz'ı masaya yayan adam, deponun kapasının açılmasıyla elini apar topar silahına attı.

Görüşü net değil, refleksleri de yeteri kadar hızlı değildi. Adam yanlarına ulaşana kadar depodaki boş bir alana uyarı atışı ancak yapabilmiş, küçük çocukları huzursuz rüyalarından sıçrayarak uyandırmıştı. Koluna dolanan güçlü elin kendini etkisiz hale getirmesi birkaç saniyeydi.

Diğer adam hareket edemeyecek kadar kötüydü.

Atakan çocuklara döndürdü başını. "Köşeye geçin." Dedi yüzündeki ifadeye tezat bir şefkatle. Beş ila altı yaş arasındaki iki çocuk bacaklarını birbirlerine yaslayarak köşeye çöktüler.

"Sen kimsin lan?!" dedi dili az da olsa dönen.

Atakan'ın cevabı netti. "Hiç bulaşmaman gereken biriyim." Dedi. "Sana sorular soracak ve cevaplar alacak biriyim."

"Cevap falan yo- Ah!" canın acısıyla çığlık attı.

"Cevaplanacak çok soru var ama benim sabrım yok." Dedi Atakan tuttuğu kolu iyice zorlarken. "Bundan yaklaşık on iki on üç yıl önceki büyük baskını anlat."

GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin