30

29.7K 2.3K 231
                                    


Karakolun önünde, duvara yaslanmış ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Zaman gerçekten de çok hızlı geçiyordu. Bu kargaşa insanı yiyip bitirirdi. 

Havalar soğuktu. İnsanlar ve canlı her şey bir soğukluk furyasında savruluyordu. Az önce psikologtan çıkmıştım. Cuma akşamı, okuldan sonra gitmiştim. Annem aramıştı ve ona evin oralarda dolandığımı, biraz yürüyüp geleceğimi söylemiştim. Ayaklarım beni buraya getirmişti. Bir haftadır görmüyordum Pars abiyi ve itiraf etmem gerekirse gerçekten çok özlemiştim.

Ayaklarım beni buraya getirmişti işte. Kapıdan bakıyor, içeri girmeye cesaret edemiyordum. O beni özlememiş bile olabilirdi. 

Dudağımı ısırdım sertçe ve psikoloğumla olan konuşmalarımdan cesaretlenerek karakoldan içeri geçtim.

Karakol, en son gördüğümle aynıydı. Danışma masasında yine o adam oturuyordu. Ayaklarımın beni geri geri götürmesine izin vermedim ve bu kez cesaretimi kaybetmeden yanına gittim. Başını ilgilendiği dosyadan kaldırarak bana baktı.

''Merhaba.'' dedim ufak bir öksürük sonrası. ''Pars abi burda mı?''

''Komiserim az önce bir görevden geldi. '' dedi ayağa kalkarak. ''Gelin, yanına götüreyim.''

O önden yürümeye başladı ve ben de yanında ona yetişmek için adımlarımı hızlandırdım. Daha önce birkaç kez geldiğim odanın önünde durduk.

Kapıyı tıklattı. Pars abinin sert, daha önce duymadığım kadar sinirli sesi bize ulaştığında yutkundum . Yanlış bir zamanda gelmiştim sanırım ve artık gitmek için çok geçti.

Adam kapıyı açtı ve başını içeri uzattı.

''Ziyaretçiniz var komiserim.''

''Kimseyi alma demedim mi?'' dedi öfkeli sesiyle. Tırnaklarımı etime geçirdim dudaklarımı ısırarak.

''Kardeşiniz geldi komiserim.'' adam sert sesten asla alınmamış gibi geri çekildi ve onun görüş açısına girmemi sağladı.

Pars abi, üzerindeki buruşmuş üniforması ve dağılmış saçlarıyla, çatık kaşlarıyla odanın ortasında duruyordu.

Yutkundum. ''Yanlış bir zaman sanırım. Özür dilerim, hemen gidiyorum.'' arkamı döndüm hızla ama ben adımımı atamadan seslendi.

''Dur.'' başımı çevirdiğimde çatık kaşlarının yumuşadığını gördüm. Yanıma adımladı ama sinirli halinden korktuğum için bir adım geri gittim. Durdu ve derin bir nefes verdi.

''Sen git Mustafa.'' dedi polise. Polis başını salladı ve yandan bana bakarak ufakça gülümsedi. Giderken beni de yanında götürmesini istemiştim o an.

''Özür dilerim.'' dedi tekrardan bana yaklaşmaya başladığında. Geri gitmedim bu kez. ''Üzgünüm, başka biri geldi sandım. Bu yüzden öfkeliydim. Yanlış anlama lütfen, iyi ki geldin.'' Tekrar o sıcak sesine dönmüştü.

''İyi misin?'' dedim çekinerek. Başını salladı ve kapıyı biraz daha açarak içeriyi gödterdi.

''Gel hadi.'' Odasına girdim. Masanın üzeri dağınıktı dosyalardan. Odada hakim olan öfkenin kokusunu alabiliyordum resmen.

''Özür dilerim abim.'' dedi bu kez çok, çok daha yumuşak bir sesle. ''Kötü bir gündü ve, gelenin sen olduğunu tahmin edemedim.'' eliyle saçlarını dağıttı. ''Bir haftadır da gelmeyince... Öyle işte. Fark edemedim.''

Bir haftadır gelmediğim için içim pişmanlıkla doldu. Dudağımı ısırdım ve ona yaklaşarak sarıldım.

''Özür dilerim.'' dedim samimi bir sesle. Kolları omuzlarımı sardı. ''Zor ve karmaşık bir haftaydı. Bir sürü olay oldu... Hiç zamanım olmadı düşünüp soluklanmaya.''

GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin