31

27.8K 2.3K 137
                                    

Evimin çatısında kırıklarım vardı. Duvarlarımda çatlaklar vardı, dışarının tüm tehlikesine açıktım. Eğer ki biri yakmak isteseydi canımı pekala yapabilirdi bunu hiç zorlanmadan. 

Biraz güçlü olabilseydim. Kendime çatı olabilseydim keşke de ilk yağmurda sırılsıklam olmasaydım. Dört duvarım olsaydım kendim. 

Babam ne anneme, ne de bana ev olamamıştı.

Olmak istememişti. Emindim ki şu anda çok iyi bir babaydı oğluna ve kızına. Küçük kızına. Alen'ine.

Benim acıma sebep o adam, çocuklarına çok iyi bir babaydı.

Baba , Birkan abiye denirdi bence. O gerçekten babaydı. Dedemin annemi sevdiği gibi seviyordu tüm çocuklarını. Bana bile hissettiriyordu bu sevgisini. Nasıl olur da arkamı çevirebilirdim ömrüm boyu beklediğim bu sevgiye? Nasıl olurdu da kalbimin dört bir yanı da muhtaçken bu sevgi ve ilgiye?

Saçlarımı okşayan bu parmaklara.

Nemlenen kirpiklerimin altından baktım yüzüne. Masaya yerleştirilen kahvaltılıkları kontrol ediyordu ben kolunun altında , o saçlarımı okşarken beklerken. 

''Gerçekten de başarabildiğim tek yemeği yaptım. Omlet.'' Baran eliyle masadaki koca omleti gösterdi. ''Bunu yiyip de kötü söz edenini bulamazsınız.''

''Zehirlenip öldüler mi yoksa?'' dedim mırıldanarak. Herkes dediklerime gülmeye başladı, Baran ise kaşlarını çatıp muzipçe baktı bana.

''Ha-ha. Aynı takımda olduğumuzu sanıyordum.''

''Kızı gelir gelmez darlama oğlum.'' Birkan abi beni iyice sinesine çektikten sonra saçlarıms dudaklarını bastırdı. ''Emin ol daha seni tanımak için uzun bir zamanı var.''

Yanaklarımın ısısı gülümsetti beni. Kolumun tekini kaldırıp sardım beline ve bu onun beni daha sıkı sarmalamasına neden oldu.

''Ohoo, siz şimdiden bir olup bizi dışladınız.'' annem sitemle konuşunca Karam abi yaklaşıp ona sarıldı. 

''Boşver onları Lale abla. Biz de birlikte takılıp onları dışlarız.'' Annem sevgiyle gülümsedi ve bir yanı anne sevgisine hep aç kalmış o çocuğu sarmaladı kendi çapında. Başı onun göğsüne denk geliyordu ve Karam abinin yüzünde bir çocuğun hüzünlü gülümsemesi vardı şimdi. 

Hiç büyüyemiş o, annesi bir yanını hep kırık bırakmış.

Baran sarıldıklarında omuzlarını düşürüp arkasını döndü. Üzülmüştü sanırım kimse ona sarılmayınca. Göz göze geldiğimizde ufak bir tebessüm belirdi yüzünde . Merhametim korkaklığıma ağır bastı, kolumu kaldırdım hafifçe.

Bu benim için çok büyük bir adımdı. Gerçekten, çok büyük bir adım. Baran açılan koluma baktı hevesle ve çok düşündürmeden kendisini yanımıza geldi üç adımla. Kolumun içine girip bir koluyla beni, diğeriyle babasını sarmaladı. İki kırık çocuktuk biz. Pardon, üç kırık çocuk. Hepimiz ayrı ayrı yaşamak zorunda kalmıştık acılarımızı. Karam abi omuzlarına yükler almıştı bizim gibi. Sadece kendinin değil, kardeşininkini de almıştı. Baran hırçınlaşmıştı oyuncağını kaybetmiş küçük bir çocuk gibi. 

Ben altında kalmıştım bütün o acıların. Kaldıramamıştım geriye atılmanın. Değersizleştirmiştim kendimi. Çünkü değersizleştirmişti o beni. 

''Mutlu aile saadetimizi bölmek istemem ama acıktım.'' Baran duygusallığını saklamak için şakayla karışık kendine getirdi herkesi. ''Lütfen artık yemek yiyebilir miyiz? Daha Gök'e omletimden yedireceğim.''

''Paşam sanki çok büyük bir yemek hazırladı. Alt tarafı omlet.'' Karam abi annemin saçından öpüp geri çekildi. ''Ayrıca ben ona çorba bile yaptım.''

GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin