Merhabalar. Bol yorum, bol oy ve bol sevgi.
Medya: Poyraz
.
.
.Tecrübe kazandım dediğim her olay yine bir şekilde ayağıma dolanıyordu. Tamam diyordum, bu kez daha farklı olacak ve aynı hataları yapmayacağım diyordum mesela. Ancak dönüp dolaşıp hep aynı yerden darbe almaya hazırlanıyordum.
Güneş açmıştı. Havanın kasveti soğukluğundan mıydı birazdan yapacağımız konuşmadan mıydı bilmiyordum.
Evden ayrıları yaklaşık iki saat oluyordu. Anneme çarşıya gidip biraz dolaşacağımı söylemiştim tek başıma. Son birkaç aydır Baran'la göbeğimiz birleşik gezdiğimizden dolayı onsuz gitmeme şaşırsa da bir şey dememişti.
Kimsenin haberi yoktu onunla buluşacağımdan. Olmayacaktı da bu konuşma bitene kadar. İstedikleri kadar kızabilirlerdi, bana şımarık diyebilirlerdi. Ancak orada hesabını soracağım şey kendi acılarımdı. Kendi yaralarımın hesabını soracaktım.
Kimse buna karışamazdı, annem ve babam da dahil.
Elimdeki karton kahvenin yanlarıyla oynadım. Dilim yanmıştı hızlı içtiğim için.
Daha bir saatten fazla vardı buluşmaya. Kendi kendime düşünmek için zaman ayırmak istemiştim.
Telefonumun titremesiyle birlikte cebimden çıkardım yavaşça. Babam olmaması için dua ediyordum, yalan söylemek istemiyordum ona ama şu an başka bir çarem yoktu. Neyse ki babam veya abimler değildi.
Poyraz arıyordu.
Omuzlarıma baskı yapan yük hafifledi bir an. Onun hayatını kurtardığımı söylüyordu ama kendi bana neler yaptığının farkında değildi sanırım.
"Alo." Kulağıma dayadığım telefonun karşı hattından o sesini duyduğumda gülümsemeden edemedim.
"Alo." Dedi o da. "Yavrum, napıyorsun?"
İçim gıdıklanırken dudağımı ısırdım yavaşça. Gerçeği söyleyip söylememek arasında gidip geliyordum.
O biliyordu her şeyi. Baran'lar ile olanları, annemi, babamı, Pars abimi, onu... Herkesi biliyordu.
"Sanırım yapmamam gereken bir şeyi." Dedim mırıldanarak.
Ciddileşti. "Bir sorun mu var?" dedi. Arkadan gelen araba kornalarını ve kalabalığın gürültüsünü duydu sonra. "Neredesin sen?"
Nefesimi verdim. "O, son bir kez konuşmaya çağırdı." Dedim ileriye dalarken. "Bu ona içimdeki her şeyi dökebileceğim son şansım. Kutuları tamamen kapatıp çöpe atabileceğim, tamamen iyileşmek için. "
Sessiz kaldı. Ayağımı salladım yavaşça "Kimseye haber vermedim." Dedim.
"Konum at."
Telefon kapandıktan ve ben konumu attıktan yaklaşık yarım saat sonra, tam da önümdeki dalgalı denizi izlemeye dalmışken ve kulağımdaki kulaklıklar yüzünden kimseyi duymuyorken arkamdan biri yaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü
Teen FictionGök Dalaman. Yüksek anksiyete ve epilepsinin mahvettiği hayatında, yeni umutlar ve yeni deneyimlerle hiç tatmadığı bir şefkati tadacaktı. Baba şefkatini. Bazen, kan bağının önemi olmadığını anlardı insanlar ve hayat bunu Gök'e acı tatlı bir yolda ö...