''Gerçekten beğendin mi Gök?'' Baran, heyecanla odanın her bir karışını ezberlemek ister gibi dolaşan bana bakıp masumca sordu. ''Kırmamak için beğenmiş gibi yapıyorsan yapma bak. Ağzıma sıçabilirsin hem, her şey serbest. Ama beğenmediğin bir şey varsa söyle.''
Çipil çipil bakan gözlerine değdirdim gözlerimin mavisini. Bakışları kısık, yüzü gergindi. Annemler ve Eslem aşağıya inmişti. Ben biraz daha odayı incelemek istemiştim ancak bunu söyleyebilecek cesareti bulamamıştım. Baran da herkesi aşağı yollayıp benimle konuşmak istediğini söylemiş, sonra da dakikalarca odanın içinde gidip gelmemi izlemişti gergince.
''Baran.'' dedim sakince. ''Ordan bakınca beğenmemiş gibi mi gözüküyorum?''
''Yok da..'' dedi mırıldanıp yaklaşırken. Aramızda iki üç adımlık bir mesafe kaldığında durdu. ''Her şeyi çok beğenmeni istiyorum sanırım. Her şey tam olsun istiyorum. En ufak bir şeyin içinde kalmasını istemiyorum. Biraz da , takdir edilmek istiyorum sanırım.'' dedi alayla gülerken. Başımı yukarı kaldırdım yüzünü tam görebilmek için. ''Sen tarafından. Beni hala tam affedemediğini, aramız ne kadar düzelirse düzelsin bana bir yerden hep kırgın kalacağını biliyorum. Boş bir ümit işte...'' konuşmasını sonlandırdı . Yanakları kızarmıştı. Benim gibi, çok çabuk kızarıyordu.
Göğüs kafesi, kaç santimlik yerdi bilmiyorum ama kalbime dar geliyordu. Çırpınıp duran kalp ritmim yüzünden doğru düşünemiyordum.
Belki de o anlık heyecani merhamet, her ne deniyorsa artık onunla hareket ettim. Parmak uçlarımda yükseldim ve dudaklarımı sol, sıcacık yanağına yasladım hafifçe. Üç saniyelik bir şeydi , geri çekilene kadar üç saat gibi hissettirmişti. Tekrardan topuklarımı yere bastırdığımda gözleri kocaman açılmış, dudakları hafif aralıktı.
Saniyeler geçti ve o şimdi daha da kızarmıştı. Hoş, ondan farklı olduğumu düşünmüyordum. Boğazıma kadar yanıyordum. Boğazımı temizledim konuşabilmek için. Sesimi bulmam birkaç saniyemi aldı ancak en sonunda içimde doluşan çığlık atma isteğine inat ''Gerçekten beğendim.'' dedim .
Gözlerini kırpıştırdı birkaç kez daha. ''T-tamam.'' dedi kekeleyerek ve o an daha çok utandım. ''Şey, tamam o zaman. İstersen, şey yapabiliriz..'' konuşmasının devamı gelmeyince sordum.
''Ney?''
''Bilmiyorum. Her şeyi yapabiliriz. İstersen şu an başka bir ülkeye bile gidebiliriz. Ne istersin?'' heyecanını bastıramadan bir iki adım attı yana doğru. Yerinde duramıyor gibiydi. ''Ne istersin? Ne yapalım, ha?''
''Aşağı inip misafirinizle ilgilenebiliriz.'' dedim ne diyeceğimi bilemeyip. ''Şey, biraz seninle vakit geçirmek istiyor gibime geldi.''
Elini salladı iki yana. ''Burda daha, ilgilenirim.''
''Ben de burdayım daha.'' dedim ve dediğim anda omuzları düştü.
''Gitmesek.'' dedi çaresizce. ''Şu an Eslem' maruz kalacak sabrım yok.'' Kaşlarımı kaldırdım. Ayağımı yere sürttüm birkaç kez.
''Yakınsınız diye düşünmüştüm.'' dedim mırıldanarak.
''Bizim pek akrabamız yok. O yüzden uzak yakın demeden tanırız hepimiz birbirimizi. Eslem de tek kız, biraz üstüne düşüldü ondan. Bu yüzden hayır denmesine pek gelemiyor.'' derin nefes verdi. ''Yakınlık tartışılır. Aylarca görüşmeyiz bazen ama kuzen işte.'' dedi omuz silkerek.
Benim kuzenim yoktu. Yani, vardı ancak görüşşmüyordum. Benden haberleri olduğunu bile zannetmiyordum zaten. O yüzden biraz tuhaf gelmişti ancak haddim değildi sorgulamak.
''Anladım.'' dedim . ''Ama yine de inelim. Ayıp oluyor gibi biraz.''
''Onu takma.'' dedi birden bana eğilip . Yüzü yüzüme hizalanınca irkildim. ''Haddi olmayan bir şey söylerse de karşılık ver, çekinme.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü
Teen FictionGök Dalaman. Yüksek anksiyete ve epilepsinin mahvettiği hayatında, yeni umutlar ve yeni deneyimlerle hiç tatmadığı bir şefkati tadacaktı. Baba şefkatini. Bazen, kan bağının önemi olmadığını anlardı insanlar ve hayat bunu Gök'e acı tatlı bir yolda ö...