"Gül verme istersen, diken yeter bize. Işık da vermezsen, ateş yeter bize."
•
Cevher uzman hekimin odasından çıkarken yorgun değildi. Asistanı olduğu Gürsel Kınalı hastanedeki üç jinekologdan biriydi dolayısıyla hasta bakımından gayet yoğundu. Altmışına yakın tecrübeli, titiz, müşfik bir adamdı. Kendi babası vasıtasıyla çok eskiden tanıdığı bu eski toprağın öğrencisi olduğu için kendini şanslı sayıyordu.
Bir haftanın sonunda işe dair her detay yolunda ilerlerken endişelerinin çoğu da silinmişti. Yarın ameliyat günüydü bu yüzden akşama kafa dinlemeyi istiyordu.
Çantasını omzuna astı. Zemin katın düğmesine basıp asansörde beklemeye koyuldu. Kabin yukarıya çekilmişti. Sürgülü kapı açılınca da Berfu görünmüştü. Yanında arkadaşlarından biri vardı.
"Tüm gün cılkımızı çıkardı vicdansız kadın." dedi çocuk kibar bir şiveyle.
"Yüz on yedideki hastanın tanı sunumunu yarına kadar yetiştiremezsek bağırsaklarımızı bile deşer o gollum." dedi Berfu, yumruğunu kabinde karşılaştığı adamın yumruğuna çarpmak için kaldırdı. "Naber dostum?"
"İyi. En azından sizden iyi. Mumyaya dönmüşsünüz." diye güldü Cevher acımasızca.
"Mumya ne kelime. Açık tabut bulsam biraz uyuyabilmek için içine uzanırım." Berfu bedenini duvara yasladıktan hemen sonra ölgün sesiyle kısık bir küfür savurdu. "Lan.. Paketimi odada unutmuşum." Elleri tüm ceplerini yoklamıştı.
Gözlüklü ince çocuk "Benimkini sevmiyorsun." dedi. "Hoppala.. Benim de çakmağım yok. Kadın akıl bırakmadı ki."
Umutsuz bakışlar ona çevrilince Cevher ellerini iki yana kaldırdı. "Sigara kullanmıyorum ki çakmak taşıyayım."
"Çakmağı ayarlarız birinden. Sabaha kadar taşa da sürtsem yakmam lazım o sigarayı. Aksi takdirde beynim akıp gidecek."
"Efe'den istersin." diye fikir sundu çocuk Berfu'ya. "Acil servis katına inelim. Aynı markadan içiyorsunuz zaten."
Berfu başıyla onayladı esnerken.
Sürgülü kapı açıldı. Ama ne giren vardı ne çıkan. "Sen basmamış mıydın zemin kata?" diye sordu Berfu Cevher'e. "Niye inmiyorsun, karar mı değiştirdin?"
"Siz bahsedince benim de canım bir dal çekti." diye uydurdu Cevher. Aslında Efe'nin adını duyduktan sonra işler onun için değişmişti. Eve gidip yatağına devrilmeyi düşünüyordu ancak başka cazip fikirler belirmişti önünde.
Acil servis eksi ikideydi. Hastane binası bir dağın eteğine kurulduğu için ortadaki poliklinik girişleri zemin kat olarak belirlenmişti. Ambulans giriş çıkışlarında ve dakikaların önemli olduğu vakalarda zaman kaybı yaratmamak için bir önlemdi bu.
Akşam karanlığındaki geniş avluda bir grup üniformalı molalarındaydı. Onların arasındaki İlyas Efe'yi hemen seçti. Bordo çantası sırtındaydı. Koyu yeşil üniformasının üstüne füme bir hırka ve beyaz bağcıklı siyah bez ayakkabılar giyiyordu. Bağdaş kurup oturduğu ve dalgalı bir tutam saç alnına düştüğü için olduğundan daha genç duruyordu.
Cevher'in hedefine kilitli elaları sonunda siyahların radarına girdi. Efe onu görünce hemen kafasını çevirmişti ama Cevher nefretle çatılan kaşları da hoşnutsuzlukla sivrileşen çeneyi de yakalamıştı. İnsafsız esmer mimikleriyle siktir çekmek üzerine resmen dehaydı.
Fazla takılmadan Berfu'nun önünde yürüyerek banka yerleşti. Birkaç kişiyle selamlaşırken gürültüye karışan kuru merhabalar dökülmüştü ağızlardan. Efe bunlardan biri değildi tabi ki.
Hemen karşısında bacaklarını iki yana açmıştı Cevher. Ellerini ceplerine koymuş, dudaklarında rahat bir ifadeyle yanındaki elemanın esprisini dinleyen Efe'yi seyrediyordu. Dün akşamüstü sahilde olduğu gibi yine göğsünün altında hafiften bir heyecan vardı. Çünkü dehliz gibi içine çeken bakışlarda gizli reddediş kışkırtıcıydı. Alev gibi büyüleyiciydi.
Efe umursamıyormuş gibi yaparak kumralın varlığını yok sayma çabası içindeydi. Acayip çekip gidesi vardı. Ama gitmeyecekti tabi ki. Def olması gereken birisi varsa kesinlikle kendisi olmadığını düşünüyordu.
"Tütünsüzlükten bedeviye döndüm. Üç beş malbuş atsana Efe'm." Ağaç gövdesine yaslanıp çime oturan Berfu artık iyice sabırsızlanmıştı. Kendisine uzatılan paketin içinden üç dal aldıktan sonra birini kulağının arkasına, diğerini ağzına koyup sonuncusunu Cevher'e uzattı. "İstemiyor muydun?" diyen kızın eli havada kaldı bir müddet. Cevher sigaradan tiksinirdi. Şu an kendi yalanının kurbanıydı sadece.
"Çakmak?" Berfu duyulmayan sesini yükseltti. "Allah'ını seven kafama çakmak atsın."
Efe parmaklarının arasında oynadığı çakmağı çaktı arkadaşı için. Cevher de fırsattan istifade sigarası ağzında eğildi. "Söndü. Bir daha yakar mısın?" dedi bakışlarını siyah gözlere kaldırarak.
Efe tekrar yakınca çaktırmadan yeniden söndürdü. Gizlice nefesini üflüyordu aleve ve böylece sigara kızıllaşamıyordu. "Tekrar lütfen?" dedi düz bir tonda. "Mesain bitti mi yoksa diğerleri gibi çalışmaya devam mı edeceksin?"
Amacı Efe'nin kendisiyle gündelik bir şekilde konuşmasını sağlamaktı ama gayesi karşılık bulacak gibi durmuyordu. Her kelimesinde kıpırdayan beyaz dal zaten midesini bulandırıyordu.
Esmer uzanıp onun ağzındaki sigarayı sertçe aldı. Kendi dudaklarının arasına yerleştirip derin bir nefesle yaktıktan sonra içmeye koyuldu.
"Teşekkürler." dedi Cevher. Sigarasını geri ister gibi elini uzatmıştı ama Efe oralı değildi çünkü avurtlarını çökerterek tüttürmekle meşguldü.
Birkaç dakika ardından Cevher'in dizinin üzerine bir izmarit bırakıldı. Efe "Rica ederim." derken burnundan zehir yüklü gri duman çıkıyordu.
Kuşanılmış zırhlar hala yerli yerindeydi. Cevher tam olarak umduğunu bulamamıştı ancak elde ettiği sonuç ela gözlerinde parlayan alazlara engel değildi. Rica ederim 'i hanesine yazılmış bir skor sayıyordu. Dizinde bekleyen izmariti gizlice cebine sıkıştırdı. Niye yaptım ki böyle bir şey diye düşündü hemen sonra. Ama yine de çöpü çıkarıp atmadı.
"... dedim ki sinema yapalım kızanlar. Korku filmi serisinin son filmi gelmiş." Gözlüklü ince çocuk dakikalardır anlattığı konuyu hafta sonuna bağlamıştı. Ağaçların olduğu tarafta Efe ve Berfu'ya hitaben konuşuyordu.
"Bana olur." dedi kız. "Efe'm?"
Esmer burnunu kaşıdı zaman kazanmak istiyormuş gibi. "Gençler bilemiyorum.."
"Geveleme kibar kibar. Ekeceksin bizi tamam anladık." Berfu elini bacağına atıp onu kendine çekerken kendini de ona doğru yaylandırdı. "Yoksa yine mi barıştınız o şerefsizle."
Arkadaşının kulağına fısıldamıştı ve başka bir dinleyicilerinin daha olduğundan habersizdi. Cevher diğerlerinin sohbetine aldırmadan gizlice onları odağına almıştı.
Kız "Yoksa yine ayaklarına kapanıp özür mü diledi?" diye mırıldandığında Efe kararsız bir halde başını onaylar gibi salladı. Berfu sıkılganlıkla yüzünü ekşitirken arkadaşının ensesine sahici bir çimdik bırakarak onun tıslamasına sebep oldu. "Hani bu sefer kesin bitmişti." dedi sataşır tonda. "Sen de bu kafa varken yine gider affedersin. Kaçıncı olacak lan bu?"
"Kaçsa kaç." diye kestirip attı Efe, omzundaki eli kendinden uzaklaştırdı. "Ayrıca daha affetmedim. Sıkboğaz etme insanı."
"Enayi kardeşim sen hiç akıllanmaz mısın? "
Efe iğneleyici soruya cevap olarak tek omzunu silkip kafasını çevirirken bir çift ela gözle rastlaştı. Kafasını hayırdır der gibi sallamıştı ama tam karşısındaki bana mısın dememişti.
Cevher o esnada aslında bakıyordu ama görmüyordu. Düz ve ifadesiz yüzünün karşısındakini sinirlendirdiğinden de haberi yoktu. Kafasının içinde yankılanıyordu tek bir soru. Sevgilisi mi varmış?
•
*rahatsız vals-son feci bisiklet
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL KAMELYALAR
General Fiction"Cevher." dedi derinlerde gömülü sesini bulup çıkarması zor olmuştu. İçinde kopan dizginlenemez fırtınalara çaresizce teslim oldu. "Adım Cevher. Adımı söyle." Parmaklar kumral tutamlarını sarmaladı. Ilık dudaklar kulağının üstünde belli belirsiz adı...