".. bakamıyordum, duyamıyordum, bilmiyordum. İşte görüyorum, işitiyorum ve kim olduğumu biliyorum.."
•
İlyas Efe çerez paketlerini tek tek açtıktan sonra onları bir karışım haline getireceği büyükçe kasenin içine döktü. "Kadını kapıda görünce bayağı şaşırdık. Şaşkınlığı atınca ben haklı olarak gerildim. Hayatımda ilk defa erkek arkadaş olarak tanıtıldım, üzerimde penye pijama varken hem de."
"Dizi de çıkmış mıydı bari?"
Ağzının kenarıyla güldü İlay'a. İki kardeş mutfakta buldukları küçük arayı dertleşerek değerlendiriyorlardı.
"Cevher çok rahattı, ona baktıkça bir süre sonra rahatladım. Sorunsuz bir kahvaltı oldu kısaca." Son cümlesi konusunda yaşadığı tereddüt üzerinde konuşulmaya değerdi. "Ya da bilmiyorum.. Sanki bir şeyler yarımdı. Anne-oğul yan yanaydılar, sarılıp hasret giderdiler, sohbet ettiler ama dışarıdan bakan biri olarak bir şey gözüme çarptı. Nasıl anlatsam? Mesafeden mi yoksa karakterden mi kaynaklandığını anlamadığım bir kopukluk vardı. Sonuçta sadece bir tarafı tanıyorum. Ama tuhaftı. Toplam dört saat kaldı mesela. Sonra ameliyatı olduğunu söyleyip gitti."
Raftan bardakları indirmek için uzandı. "Ama Tekin'i sevdim. Şakacı, hoş sohbet. İlk fırsatta tekrar gelmesi için sözleştik."
"Amcaoğlu geçer not aldı ama müstakbel kayınvalide alamadı yani." dedi İlay derin tabaktaki patlamış mısırlara ekstra tuz serpiyordu.
Geçen üç günle birlikte esmer delikanlı kısa kır saçlı kadını ve tavırlarını tekrar düşündü. Suna Hanım gayet kibar yaklaşmıştı ona. Ne sıfatını ne kılığını yadırgamış, garip hissetmemek ve garip hissettirmemek için elinden geleni yapmıştı. Kadın başlangıçta duygularını açık etmemek konusunda yüzüne porselen maske takmış gibi temkinliydi. Buluşmanın ilerleyen saatlerinde ise Efe varlığıyla hayret uyandırdığını fark etmişti. Ama bu şaşkınlık kaçamak sorular harici neredeyse belirsizdi.
Nasıl tanıştıklarını merak etmişti Suna ve sanki bunu esmere özellikle sormuştu. Efe de hiç rahatsızlık duymadan fakültede demişti. Sonra annesinin nasıl olduğunu sormuştu. Efe yine aynı tonda gayet iyi olduğunu belirtmişti. Bu iki soru sayesinde Suna Hanım'ın ılımlı yaklaşımının sizi onaylıyorum mesajı içermediğini anlamıştı. Alt metin şuydu; sizi onaylayıp onaylamamak benim verebileceğim bir karar değil, keşke olsaydı.
Suna Sümer nezdinde abes bir çift gibi durmalarına takılmamıştı Efe. Kadın muhtemelen onları kırılgan, anlık heveslerin büyüsüne kapılmış iki genç adam olarak görmüş, onu da tıpkı kendi evladı gibi zoru zorlamayı seven biri olarak düşünmüştü. Kasabada yaşamaya karar verdiklerini öğrendiğinde dudaklarını birbirine bastırmasını nedeni tam olarak buydu belki de.
Efe konunun üzerine gitmemişti. Kumral kuzeniyle keyifli vakit geçirirken geride kalan her şeyi teferruat saymıştı. Cevher'in ne hissettiğine odaklanmayı daha makul bulmuştu. "Bir keresinde demişti ki; aramız iyi çünkü ikimiz de iyi anlaşmak istiyoruz. Canlı canlı görünce ne demek istediğini anladım."
"Ne demek istiyormuş?"
"Hayal kırıklıklarıyla büyümüş birinin sineye çektiklerini anlatmaya çalışıyormuş."
İlay şaşırdı. "Annesinden yana mı hayal kırıklığı yaşamış?"
Efe onayladı. "Ona da söyledim; annen genel olarak karizmatik biri ama sana karşı çok mahcup diye." Derin bir soluk saldı, saklı tahminini açığa çıkarmadan hemen önce. "Buraya geliş nedeni oğlunu geri götürmekti ama bir kere bile bunu dile getirmedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL KAMELYALAR
Genel Kurgu"Cevher." dedi derinlerde gömülü sesini bulup çıkarması zor olmuştu. İçinde kopan dizginlenemez fırtınalara çaresizce teslim oldu. "Adım Cevher. Adımı söyle." Parmaklar kumral tutamlarını sarmaladı. Ilık dudaklar kulağının üstünde belli belirsiz adı...