38. Tırtıl, koza, kelebek

372 34 21
                                    


"elbette seni inciteceğim, elbette beni inciteceksin, elbette birbirimizi inciteceğiz."

Fotoğraflar A2 boyutunda bordo kadifeden zemine raptiyeliydi. Hemen hepsinin konsepti farklıydı. Öğrenciler kendi eserlerini sergiledikleri panoların yanında beklerken orta yaşlı bir grup panoları tek tek geziyordu. Hoca ve ya jüri oldukları onların yanındayken öğrencilerin gerilmesinden, soruları cevaplarken jestlere ekstra özen göstermesinden belli oluyordu.

Bu curcuna hemen girişteydi. Diğerleri ise camekana yakındı. Arkadaki kısma bakındı Cevher. Sondan ikinci panodaki mor elbiseli, bir yetmiş dolaylarındaki kızın Taflan olduğunu anlamakta hiç zorlanmadı. İnce-uzun vücut yapısı, dar gövde, çekik gözler, siyah dalgalı saçlar ve normal duruşunda bile sanki bir yere odaklanmış izlenimi veren kaşlar. Her şeyden önce yaka kartında İlyas ile fonetik olarak benzerliği ortada olan İlay ismi vardı.

Günü coşkulu geçiren insanların yanından ilerledi. Panonun önünde durdu. Fotoğrafların her birinde kontrast tonlar kullanılarak arka plan ile keskinlik sağlanmıştı. Kompozisyonun ismi kaşlarının havalanmasına neden oldu. "Femme."

Cümlenin ucunda görünmez bir soru işaret varmış gibi İlay hızla kafasını salladı. "Femme, kadın."

"Hepsi çok hoş. Özellikle ilkinin turuncu-mavi geçişine bayıldım."

"Teşekkür ederim. İlginizi çektiyse detaylı anlatabilirim."

İlay gülümseyince Cevher de gülümsedi. "Anlat bakalım, dinliyorum." Her zamanki gibi basit bir merhaba'yı ıskaladığını fark etmemişti çünkü dikkati tek bir noktaya kilitlenmişti. İlay anlatırken fark ediyordu. Üç fotoğrafta da ana figür aynıydı. İlkinde camdan yansıyan turuncu gün ışığı kadının yüzünün yarısını aydınlatıyordu. Işıklı taraftaki sağ gözü kapalıyken sol taraftan mavinin sıcak tonunda buğulu bir bakış atıyordu kadraja. Ciltteki kırışıklıklar ile göz bebeklerindeki dirilik sanki mücadele halindeydi. Diğer iki fotoğrafta da biri yaşlı diğeri genç iki kadın vardı. Genç olan aşağıdan onu çeken merceğe rujlu dudaklarıyla gülümserken arkasında bol yapraklı bir ağaç vardı. Kırmızı bir hırka giyen yaşlı ise tam zıt açıdan, dalların arasından yukarıya bakıyordu.

"..az önce söylediğim gibi zaman, kadın ve tebessüm kavramlarına dikkat çekmek istedim.." İlay dinleyicisinin ilgisinin dağınık olduğunu fark etmesine rağmen anlatmayı sürdürdü. Sabahtan beri biri sorsun da ezberdeki tüm yükü boşaltayım diye bekliyordu zaten. En sonunda lafı çalışmasının ismine getirmişti.

"İlk model annen değil mi? Diğer iki kadını da ona benzediği için seçtin."

"Evet annem." 

Cevher Nergis Taflan hakkında araştırma yapmıştı. Rapor dokümanları ve sağlık kayıtlarına ulaşması zor olmadığından dört yıl önce meme kanseri tanısı alıp ameliyat olduğunu, şu anda ise inhibitor etkili oral tedavi aldığını öğrenmişti. Hayatın talih konusunda cömert davranmadığı kadına -fotoğrafına- bakarken bir savaşçıyla karşı kaşıyaymış gibi hissetmekten kendini alamadı.

"Sen uzun uzun anlatırsın ama biri gelir şak diye canım anam temanı çözer."

"Sussana sen.." dedi İlay, yanındaki arkadaşına tavrına devam edince "Emirciğim kendi panonun önüne doğru gider misin? Müsaade edersen misafirimle konuşacağım." diye çıkıştı.

"Senin mi misafirin?"

"Benim önümde ya canım arkadaşım. Aksi nasıl mümkün olabilir?"

"Anladım. Bu adam şey.." dedi Emir. Kaş göz yapmaya başladı. Tavrı devam ettikçe İlay daha çok sıkıldı.

KIZIL KAMELYALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin