"Sana dostluğumu içimden söküp bahçene dikmeliyim."
•
Etrafından sel gibi akıp giden kalabalığın içinde hedefini tespit edebilmek için kaldırıma çıktı Efe. Elini kaşlarının üzerine siper edip öğrenci topluluğun içinde kardeşini aradı. Salık duran dalgalı saçlarının renginde ceket giyen kız, daha önce onu görmüştü.
İlay göğsünde kitaplarını sıkıştırdı ve abisinin yanına seğirtti. Ona sarılırken suratı asıktı. "Bir gün daha izin ver demiştim. Telefonda gelme, lütfen diye yalvardım yakardım neden geldin?"
"Ben de olmaz demiştim abicim." Efe kızın yanağını öptü. "Köydeki evin anahtarını da getirdin mi?"
Yol boyu birlikte yürüyorlardı. Efe kardeşinin ağır çantasını sağ omzuna almıştı. Sol omzunda tıka basa dolu kendi kamp çantası vardı.
İlay huysuz huysuz bakındı. "Hazırlıklar filan kampa gidiliyor galiba. Yine ben davetli değilim. Yine dışlanıyorum."
"İstersen gel diyeceğim ama ormanda internet çekmiyor. İnstagram yok Trendyol yok. "
"Murat da mı yok?"
İlay'ın hüzünlü ifadesine anlayışla gülümsedi Efe. "O var ama bilfiil yüzer, balık tutar, suda takılır. Sen korktuğundan yanına gidemezsin, kenarda sıkılırsın."
"E tüküreyim o zaman ben kaderime." diye içerledi İlay. "Ben sudan korkuyorum hoşlandığım herif aquaman'den hallice. Abim desen gözümün yaşına bakmadan motosikletimi elimden alıyor."
"Motosikletimi?"
"Motosikletimizi." diye düzeltince Efe onu laf dalaşında yenemeyeceğini anlayıp başını iki yana salladı. "Söz şu önümüzdeki birkaç gün geçsin bir hafta boyunca sende kalacak."
"Bu sözünü unutmam unutturmam, aklımın bir köşesine not ederim." diye parmağını doğrulttu İlay.
"Sen benim sözümden döndüğümü ne zaman gördün?"
İlay omuz silkti. Hiçbir zaman görmemişti ama yine de üzgündü. "Ne güzel caka satıyordum. Tekerlekleri ciyaklatarak okulun bahçesine girince üst dönemler bile dönüp bakıyordu. Gitti havam civam."
"Gitmez canım gitmez, sen merak etme." Efe anahtarı talep ettikten sonra İlay'la vedalaştı. Kız fakülteden arkadaşlarının yanına dönüp gözden kaybolana kadar ardından baktı. Sabah sabah kardeşini görmek, sarılmak iyi gelmişti Efe'ye.
Sessizce geri döndü. Anahtar avucunda motosikletin yanına varınca yola koyulmamak için artık bahanesi kalmamıştı.
Net bir şey hissetmiyordu. Zihni bir karmaşanın içinde yüzüyor gibiydi. Ama rahatsız değildi çünkü düşünceleri birbirini kovalarken dibe, karanlık yerlere çekilmiyor, aksine ferahlıyordu. Bu durum akşamı hevesle düşlemesine sebep olan güzel bir detaydı.
Omuzları, elleri titrese de cesareti kırılmıyor, eksik hisler üzerine inşa edilmiş ilişkisini geride bırakacak olmanın telaşına kapılıyordu.
Daha önce sıkça ziyarete geldiği evin ziline bastı. Kapıyı iri gözlü, kısa saçlı tanıdık sima açtı.
"Hoş geldin." dedi kadın.
"Hoş buldum. Nasılsın? Serhan evde mi?"
Nalan kenara çekilerek misafire yol verdi. "Bugün de görüş günü sanki mübarek. Biri gitmeden diğeri geliyor."
"Anlamadım?"
"Berfu diyorum. Az evvel de o geldi. Serhan Beyleri sordu." Geniş göğüslerinin altında kollarını kavuşturdu. "Hazretleri içeride uyuyor dedim. Sanki yan gelip yatmak dışında yaptığı bir şey varmış gibi şaşırdı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL KAMELYALAR
General Fiction"Cevher." dedi derinlerde gömülü sesini bulup çıkarması zor olmuştu. İçinde kopan dizginlenemez fırtınalara çaresizce teslim oldu. "Adım Cevher. Adımı söyle." Parmaklar kumral tutamlarını sarmaladı. Ilık dudaklar kulağının üstünde belli belirsiz adı...