35. Cevher'in eşsizlik denklemi y

372 31 26
                                    


"Bakışı bir ısırganlar gecesi, sesinin sabahında okunmamış kitaplar."

İnsan böyle zamanlarda anadan üryan hissediyordu. Kuşandığı kalkanların, zırhların faydasızlığını böyle anlarda anlıyor, meğer ne çok katmanım varmış diyordu. Yüzeye ne kadar uzakmışım ve özüme kimse ulaşmasın diye inebildiğim kadar derine gömmüşüm kendimi.

Arzuları, hevesleri ve yarınlarını korkularına kurban etmiş tırsaklardan Efe, suratına bir tetik gibi doğrultulan ayna yüzünden afallamıştı. Afallaması sinir boşalmasına dönüşmüştü, sinir boşalması ucu bucağı olmayan kahkahalara. Neticede gözleri sulanmış, karnı başta olmak üzere tüm vücudu kasılmaktan yanma noktasına gelmiş, kasılmalardan sonra tonlarca yük taşımış gibi bitkin düşüp garip bir mayışıklığa kapılmıştı. Sarhoşluğun alkolsüz formülünü icat etmişti sanki.

Temelde bir şeyi çok iyi kavramıştı. Bazı insanlara gard işlemiyordu. Hayatında daha önce böyle biri var olmadığından bilmiyordu. Ama bugün; neden-nasıl diye üzerinde durmadığı davranışlarına mana veren ve bunu yalnızca kendi çabası ve dikkatiyle yapan Cevher vardı karşısında. O eşsizdi, tam da kendini tanımladığı gibi. Efe onun gibi birine daha önce rastlamamıştı.

Ondan duyduklarını itham diye nitelemekten vazgeçmişti çoktan. Gerçekliklerini üzülerek kabul etmişti. Onu şeffaf bırakan, içini görür gibi bakan kırçıllı elaların onu böyle sarsacağını en baştan biliyordu ya orası da ayrı konuydu. Belki de bu yüzden ona karşı en gaddar, inkarcı maskeleri kuşanmıştı ve neticede tüm çabası beyhude kalmıştı.

Yelkovan akrep ile çeyrek dilimlik ayrılığını sonlandırdığı süreç boyunca gözlerini yummuştu. Ancak uyumuyordu, uyumak istemiyordu. Sadece dinlemek istiyordu. Bardağın tezgaha çarpınca çıkan sesini, poşet hışırtısını, boş teneke kutuların tıngırtılarını, bulaşık makinesinin kapak gıcırtısını, tok ve hantal adımları. Cevher'in varlığıyla evinde yarattığı tüm sesleri dinlemek istiyordu. Ayrıca onun içten içe çok sessiz olduğunu zannetmesine de kıkırdayası geliyordu.

Duygularının ayarı kaçmıştı. Serhan ve Berfu ile karşı karşıya kaldığında hissettiği karamsarlık, dilediği yalnızlık ne alakaydı şimdiki hali ne alaka. Normalde bu değişim için günler hatta haftalar geçirmesi gerekirdi. Ancak şimdi, yalnızca saatler yetmiş, dakikalar kafi gelmişti.

Dudaklarında mani olamadığı tebessümle gözlerini araladı. Cevher'i ensesindeki kumral tutamları karıştırarak kaşırken buldu. Dolap kapaklarının neredeyse tamamı açıktı. Nedeni kumralın makinedeki temiz bulaşıkları yerleştirme kararı almış olmasıydı, ama neticede işlerin yolunda gittiği söylenemezdi. L koltuğun köşe kısmına doğru uzandığından arkasına bir minder çekip kafasını ona yasladı. "Sağ üst köşe."

İrkilen Cevher, omzunun üzerinden geriye baktı. Elinde küçük boy emaye tencere vardı. Kemikli parmaklarında olduğundan daha ufak durmuştu. "Sen uyumuyor muydun? Gözlerini kapatınca için geçti sandım."

Cevher Efe'nin ruh halindeki çalkantı için endişelenmiş, o nefessiz kalana kadar gülerken açıkçası biraz korkmuştu. Bu sürece nasıl yaklaşacağını bilemediğinden ses etmeden izlemişti sadece. İzlerken de çok üstüne gittim kaygısına kapılmıştı. "İyi misin şimdi? Miden nasıl oldu?"

Kanepenin yanına gelip elini Efe'nin yatık başına attı. Siyah saçları geriye iterek dudakları ve burnu için yer açtı. "Sonunda. Sakinleşip normale döndün."

Efe şakağının üzerinden ayrılmadan kıpırdayan dudaklar yüzünden bir gözünü kapamış, tenindeki temasın içini yavaş yavaş ısıtmasına izin vermişti. "İki laf ettin diye nakavt mı oldum sandın?"

KIZIL KAMELYALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin