"Ve biz yine bir kış daha geçireceğiz; büyük öfkemizin içinde ve mukaddes ümidimizin ateşinde ısınarak."
•
Fokurdayan suyun içine daldırdığı kaşıkla baharattan örtüyü böldü. Midesi yanmayı sürdürüyordu, aynı cezvenin altındaki harlı ateş gibi. Ayrıca inatçı bir bulantı başlamıştı. Bu durum malzemelerin aromalarını salması için geçmesi gereken süreyi olduğundan daha uzun kılıyordu.
Görüntü ve koku birleştiğinde aklına nedense eski günler geldi Efe'nin.
Nedense.
Nedeni aslında oldukça belirgindi. Berfu'nun hatırlattıkları yüzünden, o gittiğinden beri -yaklaşık yirmi dakikadır- zihni anıların istilası altındaydı.
Berfu, Serhan ve kendisinden oluşan bir hatıra sarmalının içindeydi. Tıpkı kaşığının etkisinde oluşan spiral gibi hafızası dönüp duruyor, kaynar sudaki limon parçaları ile kuru naneler arasında kimin kimi kovaladığı anlaşılmayan yarış düşüncelerinde de hüküm sürüyordu.
Bir tarafta Serhan vardı. Lise zamanlarındaki asiliğinin ortağı. Arka bahçede gizli gizli sigara içtiği, sevgili, aşık gibi yaftalara gerek duymadan ten ve zevk uyumuyla dokunabildiği hırçın oğlan. Hayatı ve geleceği ciddiye almadığını iddia eden, tembelliği sorumluluklarından kaçmak için bahane bellemiş adam.
Diğer tarafta ise Berfu vardı. Yetişkinliğinin, ergenliğinin, çocukluğunun şahidi. Saklambaç oynadığı, bilmeceler çözdüğü, hayaller kurduğu, dertleştiği balık etli küçük kız. Bazen lakaplarla bazen tavırlarla kalbini kırmış eski tanıdıklara bile sırtını çevirmeyen, ince ruhlu, vurdumduymazlığı tepki olarak seçmiş kadın.
Bu iki tarafın ortak bir noktası vardı. Bu ortak nokta; birinin yumuşak karnı iken diğerinin kozuydu.
Efe Berfu için bir koz olmazdı. Çünkü onun yüreği bir insanı menfaati için kullanacak kadar kara değildi. Yüreği yer yer nasırlı olan Serhan'dı ve Efe belki onun bu yüzüyle direkt olarak karşı karşıya kalanlardan biri değildi ama içten içe bilirdi.
Bildiği için Serhan'ın Berfu'yu onunla tehdit ettiğini öğrendiğinde yapmaz öyle şey diye karşı çıkmamıştı. Yapardı, yapabilirdi, kimse çıkıp yakışmaz diyemezdi, bir bağımlının keyif verici maddelere yaklaşımı gibiydi Serhan'ın kendi çıkarına yaklaşımı.
Ama Berfu dostunu kaybetmekten korktuğu için gerçekleri sakladığında, kaşesini kullanıp ilaç temin etmeye kadar meseleyi ilerlettiğinde yapmaz öyle şey diye bağırabilmişti. Aradaki fark sevgi ya da değerden kaynaklı değildi, güvenden kaynaklıydı.
İşte bu farkı Berfu da bilirdi. Bu yüzden sitemliydi ya Efe. Bu yüzden kırgınlığının, dargınlığının neredeyse tamamı Berfu'nun hanesine düşüyordu. İster dostu olsun, ister düşmanı, aşığı ya da arkadaşı fark etmeksizin kendi hayatını, emeklerini, diplomasını riske atmasına hem kızıyor hem üzülüyordu.
Karşısına geçip hata yapmış olabilirsin, hata yapıp sonrasında eline yüzüne bulaştırmış olabilirsin, yönelimine kadar yalan söylemiş yalanlarından kendine bir dünya kurmuş olabilirsin, umutsuz hissetmiş umudu boyun eğmekte bulmuş olabilirsin ama bugüne kadar nasıl bir kez bile bana gelmeyi düşünmezsin diye esip gürleyememişti belki ama bir hiç uğruna olduğunu nasıl fark edemedin diye sorarken sitemini sorunun içine sokuşturmuştu. Felaketin başlangıcına duyduğu derin öfkeyi bir cümleyle kusmaya çalışmıştı.
Ama yetersiz kalmıştı tabi. Her şeyin en iyisine layık olduğunu düşündüğünüz insanla sınandığınızda şüphesiz ki daha yılan dilli olmanız gereklidir. Küfür ise küfür, hakaret ise hakaret; içinizde yuvalanan iyi kötü tüm sözleri dışarıya savurmanız lazımdır. Tıpkı yaradan akan cerahat gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL KAMELYALAR
Ficción General"Cevher." dedi derinlerde gömülü sesini bulup çıkarması zor olmuştu. İçinde kopan dizginlenemez fırtınalara çaresizce teslim oldu. "Adım Cevher. Adımı söyle." Parmaklar kumral tutamlarını sarmaladı. Ilık dudaklar kulağının üstünde belli belirsiz adı...