Selam!
Aslında bölüm iki gün sonra gelecekti ama yeni bölümü merakla beklediğiniz için hemen şimdi atayım dedim. Bütün işimi gücümü bırakıyorum ve şimdi yazmaya başlıyorum. Değerimi bilin yoksa külahları değişiriz :)
Neyse keyifli okumalar aşklarım!
------
✨"Ayı değil de." Deyip beni baştan aşağı süzdü. "Yer fıstığı oynuyor."✨
"Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrar deneyiniz."
"Offff açsana şunu be çocuk!" Deyip tekrar telefonu kulağıma yasladığımda sinir bozucu kadının sesini tekrar duymamla sinirle telefonu yatağa fırlattım.
"Salaksın sen kızım! Ne diye çocuğu arkadaşlığınla tehdit ediyorsun ki." Deyip odada volta atmaya başladım. Onun tek arkadaşı bendim ve o Çağan'ı ne kadar çok dövmek istese de beni kaybetmek ona daha ağır geldiği için vazgeçmişti buda bana haddinden fazla değer verdiğini gösteriyordu ve ben salak gibi onu bununla tehdit etmiştim ama Çağan'ı da korumak zorundaydım çünkü Savaş gerçekten de ona zarar verebilecek potansiyeldeydi. Offf resmen iki şık arasında kalmış gibi kendimi kötü hissediyorum.
Ben eve gelirken Çağanlar hâlâ arkamda şaşkındı ve ne diyeceğini bilemez şekilde birbirlerine bakmaktan başka bir şey yapmıyorlardı ama daha sonra Savaştan özür dilemek için hepsi onu arıyordu. Peki zamanında ona o zamanminanmadıktan sonra şimdi inansalar ne yazar?
Bense şuan odamda bir o yana bir bu yana gidip kulağımda telefonla ona ulaşmaya çalışıyorum.
Ama bilin bakalım kimin telefonu kapalı!
Salak telefonunu kapatmış bir de üstüne evinde de yok. Evet önce onun evine gitmiştim ama evde değildi bende kendi evime gelmiştim.
Kafam o kadar karmaşık ki olaylara yetişemiyorum. Gerçek ailem, öldü bildiğim ama aslında yaşayan üvey annem, Tuna ile aramızın biraz açılması, Çağan abim, Kaan ve Savaş...
Olaylar o kadar üst üste gelişti ki ne yapacağımı şaşırdım. Onlara kızmaya vakit bile bulamıyorum. Birine küsemiyorum bile,ben normalde yabancılarla gayet resmi bir şekilde konuşur onları azarlarım,her istediğimi söylerim ama konu yakınlarım olduğunda kim olursa olsun sesimi çıkaramıyorum ve kalplerini kırmak istemiyorum.
Bu yüzden de kalbi en çok kırılan ben oluyorum...
Kapım çalındığında o tarafa döndüm ve gelmesi için komut verdim. Annem gülümseyerek içeri girdiğinde ayağa kalktım. "Bir şey mi oldu anne?" Dediğimde aceleyle yanıma gelip yatağımın altında duran bavulu çıkardı.
"Ne olacak kızım? Yarın adalara gidiyorsunuz ve senin bavulun daha hazır bile değil." Dediğinde yorgunlukla tekrar yatağa oturdum. Bir de bu vardı değil mi?
"Anne. Ben gitmek istemiyorum." Dediğimde giyinme odama doğru giden annem durdu ve bana döndü.
"Neden? Bir şey mi oldu? Bir yorgun gözüküyorsun,biri bir şey mi yaptı?" Sorularını sırayla sorduğunda gözlerimi kapatıp başımı yatağın başlığına yasladım. Aslında bana değil de Çağan'a olmuştu. Dudağı ve kaşı patlamış, gözünün altı morarmıştı ama anneme belli etmemek için gelmeden önce yüzüne kapatıcı falan sürer herhalde çünkü annem onu o halde görürse çıldırırdı.
"Neler olmadı ki anne? Bir bilsen." Dediğimde iyice meraklanmıştı.
"Hemen anlatıyorsun!" Dedi heyecanla. Sanırım annemle ilk kez anne-kız gibi oluyorduk. Yatakta doğrulup dik pozisyona geldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kilitli Kalp
ChickLitKlasik bir abilerim ve gerçek ailem kitabı ama ana konu dışında bütün fikirler şahsıma aittir. ... Bende kilitli bir kalp onda ise her kilidi açan bir anahtar vardı. Ama ben, o kilit sadece benim kalbimi açsın istiyorum başka kalplere gitmesini iste...