Selamm. Nasılsınız?
İlk bölümü yazdığım zamanı çok net hatırlarım. Ne ara bu kadar zaman geçti de 20. Bölüme geldik?🥹
Yapacağınız yorumlar ve vereceğiniz oylar benim için çok çok önemli. Lütfen unutmayınız ve yorumlarınızı eksik etmeyiniz<3
Keyifli okumalar💌
Tutun Sen Bana-
Yüzyüzeyken Konuşuruz♪Kaçar Gider-
Dolu Kadehi Ters Tut♪...
Yaşadıklarımın ve yaşayacaklarımın bir sınırı yoktu. Sürüklenmek,acı çekmek dibini yaşadığım ve yaşamaya devam ettiğim duygulardı. Bitmeyecekti,aileme olan kırgınlığım, kırgınlığımdan kat be kat daha fazla olan özlemim bitmeyecekti. Ama sonu hayal kırıklığına çıkan umutlarım bitiyordu galiba. Ümit etmemeyi öğrenmek en büyük savaşım olacaktı benim.
Umut, öldürürdü. Umut, yaşatırdı.
Umut ettiğiniz şeyin sonu hayal kırıklığıysa;yaşarken cesediniz bulunurdu.
Ve ben,yine umut ediyordum.
Umudum beni yaşatır mıydı?
Belki bu sefer sonu hayal kırıklığı olmayacaksa umut etmekten korkmazdım.
Adımlarımız holdingin çıkışına ulaşırken Emir'in elini tutmaktan çekinmedim. Belki önceden 'yalan' kelimesine sığınıyordum ama şimdi ortada bir yalan yoktu ve ben bunu kabul ediyordum. Bir savaş daha verecektim. Bu sefer, hissettiklerimle,Emir'in bana hissettirdikleriyle. İnsanların gözleri bizdeydi ve ben bu sefer rol yapmıyordum.
Neyse ki magazinciler yoktu ama yine de hızlıca buradan ayrılsak fena olmazdı. Kararmaya başlayan hava soğumuştu ve rüzgar saçlarımı dağıtıyordu. Emir baş parmağıyla elimin tersini okşarken tebessümümü sakladım. Vale,Emir'e arabanın anahtarını verdiğinde holdingin önünde siyah jeep durdu. Şoför kapıyı açtığında gördüğüm yüzle Emir'in elini sıktım. İnen Haldun Arslan'dı. Giyindiği lacivert takım elbisesinin içinde genç,dinamik duruyordu fakat yüzünden güneş gözlüğünü çıkarttığında gözlerinin etrafında oluşan kırışıklıkları fark edebilmiştim.
Başımı sağa,Emir'e doğru çevirdim yavaşça. Kısık gözlerle babasına bakıyordu ama yeşil harelerinde bir duyu sezememiştim. Emir gözlerimde, sözlerimi anlarken ben onun hissettiklerini anlayamıyordum. Bu canımı yakıyordu. Ne zaman hissettiklerini anlamama izin verecekti?
Bana hayallerinin yarım kaldığını anlattığında hislerini sıkı sıkıya tutmuş, gizlemişti. Annesini anlatırken bunu başaramamıştı. Yine de acısını küçümseyen tarafını öne atmak kolayına geliyordu Emir'in. İnsanın canını yakabilen hiçbir şey,hiçbir his,küçümsenmemeliydi.
Ben kül olmaktan korkuyordum ama Emir Mirza Arslan ateşten küle dönmeye fazlasıyla yakındı. Hâlâ beni kül etmemek için çaba verdiğini görüyordum. Peki ya o ne olacaktı?
Bana bir kere bile canının yandığını söylememişti. Ben her enkaza uğrayışımda ona sığınırken,o kendi içini enkaza bırakıyor,kabulleniyordu. Nasıl bir çaresizlikti bu?
"Emir gidelim mi?" Diye sordum beklemeden. Daha fazla burada durmaya gerek yoktu.
Cevap gelmedi. Haldun Arslan bize doğru yavaş ve sakin iki adım attı.
Tam karşımızda duruyordu artık. Önce kısık gözleriyle birbirine kenetlemiş ellerimize baktı. Dudağının bir köşesi alaycı bir tavırla kıvrılacak gibi oldu. İfadesini düzeltip yüzümüze baktığında bende gözlerine baktım.
Bana birkaç saniye bakıp Emir'e odaklandı.
![](https://img.wattpad.com/cover/338053199-288-k186188.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMA
Подростковая литератураİntikamı için bir şirkete sızmaya çalışan Lizge'yi aslında onu çok daha önceden bekleyen ve daha öncesi olan Emir Mirza karşılayacaktır. Yollarının kesişmesi ikisine de bir seçenek sunarken,bu seçenek çok daha öncesinden belirlenmiştir. Lizge ve Emi...