İhanetin var mıydı bir bedeli? Bir nedeni? Bir insanın güvendiği dört duvarı başına yıkmanın bir nedeni,bir savunması olmamalıydı.
Ama bir bedeli olmalıydı. O bedel belki ihanet edilen kişinin yüreğine su serpmezdi ama ihanet edeni pişman ederdi.
Bu pişmanlığı ihanet ettiği kişi için hissetmezdi. Bu pişmanlık ihanet edenin, bedelini öderken çektiği acı içindi.
1 buçuk yıl önce
Katıldığı hastane davetinde içkisini yudumlarken etrafı süzüyordu Emir.Yaklaşık bir saattir yüzüne gülen ama başını çevirince ihanet planları yapan adamlarla boş sohbetler içerisinde bulunmak canını fazlasıyla sıkıyordu.
Sevmezdi boş sohbetleri, konuşmaları.Bu gece burada olmasının tek sebebi babası Haldun Arslan'ın merhametli adam rolünü üstlenmesi ve bir hastaneye bağış yaparak,%51 hisse ile ortak olmasıydı. Üstelik garip bir şekilde isminin duyulmasını istememişti sadece hastane kurulu biliyordu Haldun Arslan olduğunu ortağın.
Bartu'nun boş konuşmaları ile gözlerini daldığı noktadan ayırdı.
"Ne sıkıcı bir davet 60 yaş üstü ile dolu burası bir kaç masada nadir bulunan esmer güzelleri görmesem baygınlık geçireceğim."Mert oflayıp Bartu'nun ensesine vurdu "Lan oğlum daha az önce bir doktora 'ne kadar genç gözüküyorsunuz işinizin hakkını vermişsiniz maşallah' dedin estetik doktoru sanıp. Halbuki kadın daha 30 yaşında bile değil. Daha ne kadar gömeceksin kendini?"
Bartu ve Mert bir laf dalaşına girerken Emir gözlerini kapatıp alnını ovuşturdu. Bu esnada hastanenin başarılı bir kaç doktoru konuşma yapıyordu.
Sahnede konuşma yapan kadın başka bir doktoru konuşma yapması için davet ettiğinde Bartu ve Mert'in laf dalaşı yüzünden sahneye çıkacak doktorun ismini duyamamıştı.
Gözleri yan masadan konuşma yapmak için kalkan genç kadına kaydı. Gül kurusu belini saran derin göğüs dekolteli ve aşağıya doğru eteği bol gelen bir elbise giyinmişti. Uzun saçları yüzünü kapatıyordu ancak sırt dekoltesini belli ediyordu.
Kadının belinde yer yer doğum lekeleri vardı. Fakat ilgisini çeken bu değildi. Bu lekelerin anlam veremediği şekliydi. Lekeler bir yara şeklini andırıyordu. Belki bir başkası yara izi olduğunu bile düşünebilirdi fakat Emir doğum lekesi olduğuna emindi.
Kadın sahne merdivenlerinden çıkıp mikrofonu aldığında Mert Emir'i dürterek çalan telefonu uzattı.
Emir telefonu açmak için çıkışa adımladığında yanlızca boğuk bir "Herkese iyi akşamlar" sesi duyabilmişti.
(...)Günümüz
Hayat ne ironiydi değil mi? Aklınızdan geçen ufak bir şüphe gelip sizi bulurken, belki de aylardır, yıllardır beklediğiniz umutlarınızı karşılamıyordu.Emir'in kucağında titriyordum hâlâ. O ise başını sola çevirmiş mekâna doğru bakıyordu gelen silah patlama sesiyle.
Üşüyordum, gözlerim yanıyordu, ellerim titriyordu, kalbim göğüs kafesimi delmek istercesine atıyordu ama tek kelime dahi edemiyordum.
Bir elimin Emir'in kazağını kavrayıp sıkı sıkı tuttuğunu, avuç içimin terlediğini hissettiğimde anlamıştım. Yeşil hareler beni buldu. "Şimdi" dedi dudaklarını ıslatırken. Derin bir nefes verdi. Ne yapacağını bilemiyor gibiydi.
"Arabada beni bekleyeceksin Lizge. Geleceğim." Sesi beni sakinleştirmek ister gibiydi. Ona bunu yapmaya hakkım yoktu. Belki de elini kolunu bağlayan bendim şuan. Kendimi bir bataklığa batırmışken, bana uzanan eli de bu bataklığa çekemezdim.
![](https://img.wattpad.com/cover/338053199-288-k186188.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMA
Teen Fictionİntikamı için bir şirkete sızmaya çalışan Lizge'yi aslında onu çok daha önceden bekleyen ve daha öncesi olan Emir Mirza karşılayacaktır. Yollarının kesişmesi ikisine de bir seçenek sunarken,bu seçenek çok daha öncesinden belirlenmiştir. Lizge ve Emi...