17. Bölüm: Geride bırakılan insanlar.

919 47 13
                                    

Bugün özel bir gün. 💗💗 21 Ekim...

---
Rüya mı görüyordum acaba? Neydi bu? Az önce annem ne demişti öyle? Evet, evet. Ben şu an rüyadaydım. Annemin böyle bir şeye izin vermesine imkanı yoktu.

"Kızım, iyi misin?"
Sorusunu duyduğumda kafamı iki yana sallayıp ona döndüm. Gülümsüyordu. Bildiğiniz gülümsüyordu!

"İyiyim de, sen iyi misin anne?" dedim olayın doğruluğunu test etmek için.

Önce kaşlarını çatarak baktı, ardından elini alnıma koyup ateşime bakıyormuş gibi yüzünü buruşturdu.
"Senin ateşin de yok. Kızım, izin veriyorum işte. Yarın sabah Fatih Hoca'yı arayıp söyle.
Okulu da donduralım."

Rüya gibiydi. Gidiyorum ben! Transfer oluyorum! Hem de Galatasaray'a! Kerem'i de daha çok görebileceğim!

"Teşekkür ederim." dedim akan gözyaşlarımın arasından. Mutluluktan ağlıyordum ilk defa. Annem beni kendine çekip de sarıldığında burnumu çekip gözlerimi kapattım. Sonunda oluyordu. Benden mutlusu yoktu artık.

Sabahın erken saatlerinde uyandığımda telefona baktım. Saat nasıl yedi olabiliyordu ki? Saat on oluncaya kadar telefonumla ilgilenmeye karar verdim.

Ve beklediğim saat geldi! Saat on!
Titreyen ellerimle rehbere girdim ve arama tuşuna bastım.

"Alo? Fatih Hocam günaydın." dedim cıvıl cıvıl bir sesle. O da bunu fark etmiş olacak ki önce biraz güldü, ardından konuşmaya başladı.

"Günaydın güzel kızım. Hayrola sabah sabah? Bir sıkıntı yok, değil mi? Ama sesin böylesine güzel ve neşeli çıktığına göre sorun yerine güzel bir haber var."
Bu adam tanıyordu artık beni.

"Evet! Güzel bir haberim var. Hocam...
Transfer için gerekli işlemler başlatılabilir mi?"
Bunu dememle önce biraz sessizlik oldu, ardından Fatih Hoca kahkahalarla gülmeye başladı. Onun bu gülüşünü biliyordum.

"Annenden izin alabileceğini biliyordum. Ben hemen iletişime geçeceğim. Sende okulunu dondur. En kısa zamanda transferini gerçekleştirmek için İstanbul'a gidelim."

"Aslında izni ben almadım. Dün annem yanıma geldi ve bir anda bunu dedi. Hiç beklemiyordum. Sanırım hazırlık maçında nasıl oynadığımı gördüğü için böyle bir karar verdi."

"En doğru kararı vermiş annen. Pişman olmayacak."
Birkaç cümlenin ardından aramayı sonlandırdığımızda heyecandan yerimde duramıyordum. Hemen hazırlanıp okulu dondurmak için harekete geçtim.

Ve o da bitmişti! Şu an bir parka gelmiştim. Bir elimde simit, diğer elimde ise ayranımı tutuyordum. Yaprakların yere düşerken çıkardığı sesler hoşuma gidiyor, arada onları izliyor, arada ise telefonumdaki bildirimlere bakıyordum. O konuşmanın ardından iki saat geçmişti. Hala haber bekliyordum. Ona göre valizimi hazırlayacaktım.

Telefonumun melodisini duyduğumda elimdeki ayranı banka bırakıp aramayı yanıtladım.

"Defnecim, hazırlanmaya başla. Bugün İstanbul'a gidiyoruz. Yarın ise imza törenin var!"
İstanbul... İmza töreni... Başarmıştım!

"Tamamdır hocam. Uçak saat kaçta?"
Bu adam bu kadar işi hangi ara halletmişti ki?

"Uçak saat 6'da ama biz 4 gibi orada olalım."

"Tamam hocam. İyi hazırlanmalar."
Telefonu kapatıp hızla ayağa kalktım ve koşarak otobüs durağına gittim.
Otobüs geldiğinde binip oturdum ve yurda ulaşmayı bekledim. Umarım Sera'nın dersi yoktur. Eğer varsa vedalaşamadan gidecektik. Ve bu beni çok üzerdi. Yurda yakın bir yerde indiğimde koşarak ilerledim.

En sonunda odadan içeri girdim. Kimse yoktu! Oflayarak valizimi çıkarıp eşyalarımı yerleştirmeye başladım. Telefonumu yatağın üstüne bırakıp annemi aradım ve hoparlöre aldım.

"Anne! Ben şu an valiz hazırlıyorum. Saat 6'da uçağım var."

"Tamam kızım. Baban ile birlikte havalanına geliriz. Bu kadar hızlı gitmen doğru mu Defne?"
Sesindeki endişeyi hissediyordum. Anne yüreği işte...

"Annecim yarın imza törenim var. O yüzden bugün gitmem şart."
Bünyeme bir anda yüklenen enerji ile daha da hızlı topladım valizi.

"Tamam Defne. Geliriz."
O ses tınısı... Kırılmıştı sanki...
Telefonu kapattığımda yurttan çıkıp sahanın önüne geldim.

"Hoş geldin kızım. Valizini ver de bagaja yerleştireyim."
Fatih Hoca gelip de valizimi elimden aldığında teşekkür edip ön koltuğa geçtim.
Yarım saatin sonunda geldiğimizde içeri geçip beklemeye başladık. Saat şu an üçe yaklaşıyordu. Biraz erken gelmiştik ama olsundu.

Çalan telefonumu cebimden çıkarıp yanıtladım.
"Kızım biz geldik. Neredesiniz?"

"Bekleme yerindeyiz anne. Son kısımlarda oturuyoruz." deyip ayağa kalktım. Annem, babam, kardeşim, Sera ve Ahu görüş alanıma girdiğinde gözlerimin dolmasına engel olamadım. Bizim kızlarla vedalaşamadan gitmek olmazdı.

Annemle uzun uzun sarıldık. Babam her ne kadar İstanbul'a taşınmak istese de bu fikrine karşı çıkmış, orada kendi başımın çaresine bakabileceğimi vurgulamıştım defalarca. En sonunda ısrar etmeyi bırakmış, bir şey demek yerine sadece susmayı tercih etmişti.

Babam ve kardeşimle de sarıldıktan sonra sıra Sera ve Ahu'ya gelmişti. Ağlayarak onlara sarıldığımda sıkı sıkı sardılar beni.
Gözlerimdeki yaşlar durmaksızın akarken onları durdurmaya çalışmadım. Sonuçta bir anda olmuştu her şey. Annemin sonunda kabul edişi, Fatih Hoca'yı arayıp haber vermem, onun da kulüple konuşması ve hop! Buradayım.

Hayallerimi yaşamak için gidiyordum.

"Fatih Hocam çok teşekkür ederiz. Kızımı götürüp göz kulak olacağınız için..."
Annem hala ağlıyordu. Ne kadar zor olmuştu bu kararı vermesi, şimdi daha iyi anlayabiliyordum. Ama her şey benim iyiliğim ve geleceğim içindi. O da bunu çok iyi biliyordu.

"Teşekkür etmenize gerek yok. Kızınız gerçekten çok yetenekli ve bizde bu yeteneğin sönüp gitmesini istemiyoruz.
Ülkenin gururu olacak. Bende onun ikinci babası olarak her zaman yanında olup destekleyeceğim."
Gözyaşlarım daha da artıyordu. Fatih Hoca'yı ikinci babam gibi görüyordum hep. Demek ki o da beni kızı gibi görüyormuş.

"Kendine çok iyi bak güzelim. Hayallerini tek tek gerçekleştiriyorsun. Ben inanıyorum ki diğer istediğin şey de olacak. Artık onun yanındasın." dedi Sera bana sarılırken. Bir yandan da kulağıma bunları fısıldamıştı.

"Her şeyin en güzeli olsun Defne'm. İstediğin yolda ilerliyorsun. Önüne taş koyanlar olursa bir bir at onları. Yorulmadan, sıkılmadan çıkar yolundan."
Ahu'm... Onunla da sarıldıktan sonra son kez annemlerle sarıldım ve Fatih Hoca ile yürümeye başladık.

Sırtımda çantam, elimde ise kocaman valizim... Yeni bir başlangıç, yeni insanlar, yeni bir ortam...

Annemler yok, Sera yok, Ahu yok.
Onlar olmadan nasıl olacaktı bilmiyordum ama alışmam gerekecekti sanırım.

Gerekli işlemlerden geçtikten sonra uçağa binip eşyalarımızı yerleştirdik. Yarın saat on iki de olacaktı imza töreni. İmza töreni...
Bana özel olan bir şey... Benim için düzenlenecek bir imza töreni...

Hoş geldin Defne Alıcı!

🪄
Galatasaray ailesine hoş geldin Defne diyelim bizde. 🥹💖

Kerem'im doğdu bugün! İyi ki doğmuş.💗
Hayatıma dokunan adam, iyi ki doğdun! 🩷

SON DAKİKA • Kerem Aktürkoğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin