46. Bölüm: Aradaki Mesafe...

410 26 20
                                    

İyi okumalarr 💗

🪄
(Defne'nin Anlatımından)
Kapıyı açtığımda karşımda bizimkileri beklemiyordum. Bir anda gelmeleri şaşırtırken arkamda Kerem'i görmeleriyle büyük bir gürültü koptu.

"Oha! Sonunda barışmışsınız!" diye bağırdı Berkan gülerek. Sarhoş olduğundan dolayı ağzını yaya yaya söylemişti.
Arkaya baktığımda Zaniolo'nun da geldiğini gördüm. Bu pek iyi olmayacaktı ama hadi hayırlısı.

Zaniolo, Barış Alper, Berkan, Yunus ve Tuğçe gelmişti. Tam ekip yani. Sadece Kâzımcan yoktu.
İçeri geçtiklerinde kapıyı kapattım ve stres olmadığımdan emin olarak takip ettim Kerem'i. Koltuğa oturduk ve sohbet başladı.

"Defne sonunda be! Kerem neler çekti haberin var mı?" dedi Yunus gülerek.
Neler çekmişti ki? Ağlamış mıydı acaba?

"Neler çekti?" dedim oturduğum yerde öne doğru gelerek. Yunus ellerini bilmem der gibi kaldırdığında, Kerem'in uyarı verdiğini anladım. Anlatmaması için uyarı verdiğine göre, kesin ağlamıştır.

Demek ki gerçekten seviyordu diye düşündüm. Kerem'in sevgisinden asla şüpbe duymamıştım ama olanlar birazcık tökezlememe neden olmuştu. Yerimde kim olsa düşünürdü zaten. O kız kim? Neden bir anda ortaya çıktı? Hepimiz düşünürdük.

"Sera, güzelim sende dikkatli git. Geri gel, olur mu? Hatta hep burada kal!" dedi Tuğçe heyecanlı bir ses tonuyla.

"Keşke öyle bir şansım olsa. Derslerimden baya geride kaldım. Bir daha ancak finallerden sonra gelebilirim."
Bunları demesiyle hemen Barış Alper'e çevirdim başımı. Gözlerini belertmiş bir şekilde bakıyordu Sera'ya.

Ah be güzel çiftim... Bir araya getiremedik sizi. Elimizden geleni yaptık ama ikinizde inat olduğunuz için olmadı. Orta noktada buluşamadınız. Sizin anlaşma tarzınız bu aslında. Tartışıyorsunuz falan ama siz bu şekilde birbirinizi anlıyorsunuz.

(Sera'nın Anlatımından)
Barış Alper'in elinde çay ile balkona çıktığını gördüğümde derin bir nefes alarak yerimden kalktım. Onunla konuşma vaktim gelmişti. Belki uzun zaman buraya gelemeyebilirdim. Öyle görünüyordu.

Balkona çıktığımda üzerimdeki battaniyeye sarıldım. Bir yandan kollarını demir korkuluklara yaslamış etrafı seyrediyor, diğer yandan ise çayını yudumluyordu. Yavaşça yanına gittim ve battaniyeyi onunda omuzlarına örttüm. Artık birbirimize daha yakındık.

Boyu benden uzun olduğu için kafasını biraz aşağı eğerek bana baktı. Hiçbir şey söylemedi. Gözlerimize bıraktı birkaç şeyi.
O kadar çekici ve yakışıklı görünüyordu ki...

O an düşündüm ki, şu anki yapacağım şeyden dolayı pişmanlık duyabilirdim ama eğer yapmazsam ayrı bir pişmanlık duyacaktım. Şu an tam sırasıydı.
Gözlerimi kapatıp bir anda dudağına yapıştım. Bedeni kaskatı kesildiğinde, bir elimi yüzüne götürdüm ve yavaşça okşadım. Yaklaşık on saniyenin ardından geri çekildim ve tebessüm ederek gözlerinin içine baktım. O da gülümsüyordu ama bir burukluk da vardı.

"Demek gidiyorsun? Demek seni uzun bir süre göremeyeceğim?" dedi çayından bir yudum daha alarak. Yüzündeki o buruk tebessüm hiç gitmiyordu.

"Öyle görünüyor. En yakın zamanda tekrar gelmeye çalışacağım."
Bunu Barış Alper için yapacaktım.
Ve tabi ki de arkadaşlarım... Defne'm...

"Bekliyor olacağım."
Bekliyor olacak. Barış Alper beni bekliyor olacak...

Artık tartışma yoktu. En ufak bir tartışma bile yoktu. Her dakika tartışmak, bir süre sonra beynimizi zorluyordu. Barış'ın da bunu yaşadığına yemin edebilirdim.
Her on saniyede bir farklı şeyler söylediğimiz için bir sonraki cümlemizi düşünmek yoruyordu. Artık inatçı olmamalıydık. Sonuçta uzun bir zaman ayrı kalacaktık.

SON DAKİKA • Kerem Aktürkoğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin