37. Bölüm: Sana Çok Kırgın.

481 28 16
                                    

İyi okumalar canlarımm 💗

🪄
"Ben ne aptal bir insanım ya? Normalde asla böyle konuşmam. Kerem de bilir beni. Bir anda oldu!"

Alışveriş merkezinden sonra benim evime geçmiştik ve şu anda koltuklarda oturuyorduk. Sera ise mutfakta yemek hazırlıyordu bize. Ben arada çocuklara bakıyor, arada yardıma gidiyordum.

Sera'nın yaptığı bir şey vardı. Sinirlendiği zamanlarda kendini mutfağa kapatır, sevdiği müzikleri açar ve saatlerce yemek yapardı. Böyle zamanlarda da yanına kimseyi kabul etmezdi. Beni de kabul etmiyordu arada. Kapının önüne itiyordu çoğu zaman.

"Çok kırgın sana." dedi Kerem sessizce. Haklıydı. Barış Alper her ne kadar kendini affettirmek için çabalayacak olsa da, Sera'nın hemen yumuşayacağını düşünmüyordum. Çok inatçıydı. Ve ilk defa inatçı olmakta bu kadar haklıydı.

"Biliyorum abi. Kırgınlığını geçirmek için elimden gelen her şeyi yapacağım."
Ben inanıyordum Barış'a. Bir şekilde Sera'nın kırgınlığını halledecekti.

"Yemekler hazır!" diye seslendi Sera.
Sesi buz gibiydi! Bir insan kırıldığını daha nasıl belli edebilir ki? Anlamıyordum.

Hep birlikte ayaklanıp mutfağa geçtik ve masaya yerleştik. Yemeklerimizi bile koymuştu deli kızım benim. Her şeyi düşünmüştü. Ben bu kızı çok seviyordum ya.

Yemek sessiz bir şekilde sonlandığında Kerem ve Barış Alper'i içeri yolladım. Biraz bebeğimle konuşmam gerekiyordu.

"Güzel kızım benim," dedim onu kollarımın arasına alırken. Sıkıca sarıldığında buruk bir tebessüm yerleşti dudaklarıma.
"Biliyorum, anlıyorum seni. Ama emin ol, çok pişman." dedim sesimin çıktığı kadar.

"Bu kadar da olmaz Defne. Biliyorum, bilerek söylemedi ama canım çok yandı."
Böyle bir şeyin ne kadar acıtabileceğini düşündüm o an. Sera bir ara, fazla kilolarıyla da uğraştığını anlatmıştı bana.
Şu an istediği kiloya ulaşmıştı ama her an kilo alabilmekten korkuyordu. Barış'ın dediği de, onu eskiye götürmüştü büyük ihtimalle.

"Sen sakin ol bebeğim."
Diyecek bir şey de bulamıyordum ki!
Ulan Barış!
"Sen içeri geçip otur. Bulaşıklar bende," dedim omzunu sıvazlayarak.

"Defne, ben yapayım. Kafam dağılır."

"Hayır Sera. Zaten çok yoruldun. Dinlenmen gerekiyor." dedim omuzlardan ittirerek. Oflayarak mutfaktan çıktığında bulaşıkları halletmeye başladım. Kapıyı sonuna kadar açtım belki konuşurlar diye.

İki dakika sonra Kerem yanıma geldiğinde gülümsedim ve sarıldım.

İçeriden Barış Alper'in sesi duyulduğunda dikkat kesildik. Kapıya biraz daha yaklaşıp dinledik.

"Sera, çok özür dilerim. Gerçekten öyle bir şey demek istememiştim. Bir anlığına çok kaptırdım kendimi. Ne dediğimi bilemedim. Affet beni lütfen."
Barış'ın çaresiz konuşmasını dinlediğimizde, Kerem ile birbirimize baktık.
Ne kadar pişman olduğu sesinden anlaşılıyordu.

Sera hala tek kelime etmemişti. Hiçbir şey demeyecekti muhtemelen. Eğer Sera'yı tanıyorsam, diyeceği tek şey, tamam olacaktı. O kadar emindim ki. Beni yanıltacağını düşünmüyordum.

"Bir şeyler söyle Sera. Sessiz kalma." dedi Barış Alper yalvarıyormuşçasına.

"Tamam."
Biliyordum. Sadece tamam diyeceğini biliyordum. Sonrasında olanlar belli.
Sertçe kapanan kapı, Barış'tan fırlayan karışık bir küfür ve sessizlik...

Kerem ile içeri geçtik ve koltuklara yayıldık.
"Sakin ol biraz Barış. Yumuşayacaktır eninde sonunda. Sadece sabret. Zaman geçsin aradan." dedim televizyon kumandasını elime aldıktan sonra.

SON DAKİKA • Kerem Aktürkoğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin