29. Bölüm: Ruh Eşi.

610 36 23
                                    

İyi okumalarr 💗

🪄
(Defne'nin Anlatımından)
Sonunda beklediğim an gelmişti! Ve evet, şu an uçaktaydım! İstanbul'a dönüyorum!
Kerem'i, futbolu ve oradaki hayatımı o kadar özledim ki anlatamam! Bir an önce inmek istiyordum.

Zamanı gelmişti. Beni almaya gelecekti ve ben ilk gün de olduğu gibi aşırı heyecanlıydım. Büyük ihtimalle uzun zamandır birbirimizi görmediğimiz için oluyordu. Uzun zaman dediğim bir haftaydı ama onu deli gibi özlemiştim.

Valizle ilerlerken onu telefona bakarken gördüm. Hızlı adımlarla yanına gidip valizi bıraktım ve sıkıca sarıldım ona. Belimi sardığında yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadım.

Kokusunu o kadar çok özlemiştim ki...

"Hoş geldin Defne'm. Yuvana hoş geldin."

"Hoş buldum Kerem'im."
Yanağına güzel bir öpücük bıraktım.
Çok şükür kavuşmuştum ona.

El ele havaalanından çıkıp arabasına atladık. Ona kavuşmuş olmak, İstanbul'a yeniden adım atmak, takımımı görecek olmam... Heyecanlandığım konulardı bunlar. Sadece bunlar.

Üşümüş olan elini tuttum sıkıca. Kurban olduğum nasıl da üşümüştü! Isıtırım ben onu. Hatta benim bütün ısım ona geçsin.

(Yazardan not: arkadaşlar Defne ne kadar da bize benziyor. Birini sevince biz kdshwkabsh)

Eve yaklaştığımız sırada aklıma bir fikir geldi.
"Sende kalabilir miyim?" dedim utanarak. Onu çok özlemiştim ve bir gün onunla kalmak istiyordum.

"Kalabilirsin tabi ki de bebeğim," dedi avcunu yanağıma koyarak. Baş parmağıyla yanağımı okşadı yavaşça.

Kerem'in evine doğru yola çıktığımızda derin bir nefes aldım. Elini sımsıkı tutuyordum. Diğer elimle radyoya uzandım. Açmamla kapamam bir oldu çünkü Değmesin Ellerimiz çalıyordu! Elim titremeye başladığında Kerem hemen sağa çekti.

"Defne! Defne! Bana bak!"
Eliyle hafif bir şekilde yanağıma vuruyordu ona dönmem için. Ama ben donup kalmıştım.

Bir insanın aşk acısıyla yazdığı şarkı, hayatımın son melodisi olacaktı resmen. Yazmak için uğraşılmış, cümleler yerlerini bulmuştu ve bir anda ortaya bu şarkı çıkmıştı. Değmesin Ellerimiz...

"Defne!"
Kerem var gücüyle bağırdığında irkilip ona döndüm. Gözümden akan bir damla yaş hızla yanağımdan süzülerek baş parmağına düştü. Hemen beni kendisine çekip sıkı sıkı sarıldı.

"Şşşttt, buradayım ben."
Minik göz yaşları, yerini hıçkırıklara bıraktığında kendime gelmeye çalışıyordum. Kerem bir yandan saçlarımı okşuyor, diğer yandan ise daha sıkı sarılıyordu.

"Kerem-" dedim kesik nefeslerimin arasından. Zar zor nefes alıyordum. Ne oluyordu bana böyle? Travma mı oluşturmuştu?

"Efendim bebeğim? Buradayım ben, bak elini tutuyorum."
Sakinleşmem gerekiyor. Onu da korkutuyordum. Güzel çocuğum, ne yapacağını şaşırıyordu.

Ondan biraz uzaklaşıp camı açtım. İçerisi soğuk havayla dolarken derin bir nefes aldım. Tamam, sakinim. Kerem'i korkutmamalıydım. Ama isteyerek olmamıştı. Kalbim sıkışmıştı resmen.

Eli hâla elimi sıkıca tutuyor, endişeli bakışları ise yüzümü inceliyordu.
Ona döndüm yavaşça, gülümsemeye çalıştım.

"İyiyim sanırım."
Kerem emin olmak ister gibi kontrol etti beni. Bu haline gerçekten gülümsediğimde elimi daha da sıkı tutup önüne döndü. O da gülüyordu. Isıracağım o suratı!

SON DAKİKA • Kerem Aktürkoğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin