39. Bölüm: Samimi Karşılama.

435 24 19
                                    

İyi okumalarr 💗

🪄
"Onlarla ne zaman tanışıyoruz?"
Bu cümle beynimin içinde yankılanmaya başladığında donup kaldım. Ne demeliydim ki?

"Kızı neden darlıyorsun baba? Olur yakın zamanda."
Kerem'in abisi gülerek bunları dediğinde, tuttuğum nefesi verdim. Öyle belli bir zaman veremezdim tabi ki. Ben ne diyeceğimi bilmiyordum ki! Susar kalırdım büyük ihtimalle.

Aradan biraz zaman geçtikten sonra Kerem tabağını yavaşça masaya bıraktı ve gülerek ailesine döndü.

"Müsade ederseniz ben Defne'ye etrafı göstermek istiyorum. Akşam yemeğine burada oluruz." 
Konuşma şekli, o kibarlığı... Erimiştim resmen!

"Çıkın gezin tabi oğlum. Güzel kızıma göster her yeri."
Kayın validemi yiyebilir miyim izninizle?
Bu nasıl bir tatlılıktır böyle?

Kerem birden ayaklandığında yavaşça kalktım. Herkesle küçük bir vedalaşma yaptıktan sonra evden çıktık.

Yavaş yavaş yürümeye başladık. Elimi tuttuğunda gülümseyerek ilerledim.
Kerem... Hala inanılır gibi gelmiyordu arkadaşlar. Yıllardır aşık olduğum kişiyle birlikteydim ve ailesiyle tanıştım az önce!
Beni çok sevdiler! Ve şu an buralarda gezinmek... Aşırı garip geliyordu.

Önce deniz kenarına gelip oturduk. Elimi hiç bırakmadı.
Kafamı çevirdim yavaşça. Kusursuz denebilecek o güzel yüzünü inceledim. Benim için kusursuzdu zaten. Her ayrıntısıyla mükemmeldi.

O da kafasını bana doğru çevirdi. Artık utanmak yok, dedim içimden. Utanmamalıydım. Onunla sevgili olalı üç ay olmuştu. Hala neyin utanmasından bahsediyordum ki?

Gözlerimin içine baktı bir süre. Ardından burnumda durdu gözleri. Yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. O anı hatırladığına yemin edebilirdim. Topun burnuma gelme olayı...
Dudaklarıma indi gözleri. Ardından bütün yüzümü inceledi. Yanaklarımı ateş basıyordu şu an ama gram umurumda değildi. O olduğu sürece her şey tamamdı.

"Yanakların çok tatlı oldu."
Bunu demesiyle telefonu elime almam bir oldu. Hemen yüzüme doğru tutup baktım. Düşünün, bu öyle bir kızarmaydı ki, telefonun siyah ekranından bakıldığında bile belli oluyordu. Telefonu bırakıp tebessüm ederek ona döndüm yeniden.

"Birazcık kızarmış ya. Çok değil." dedim gülerek.

"Tabi tabi."
Bunu dedikten sonra bir elini yanağıma koyup yavaşça okşamaya başladı. Parmağını her sağa sola hareket ettirişinde uykumun geldiğini fark ediyordum.

Gözlerimi kapatıp yanağımı avucuna yasladım. Şu an en mutlu anımda olabilirdim. Yanımda Kerem, karşımda deniz vardı. Daha ne isteyeyim ki?
Dalgalar yavaş yavaş kıyıya vuruyor, Kerem'in parmakları yüzümde daha tatlı bir şekilde dolaşıyordu. Daha mutlu olamam!

                                  ---

"Defne, bebeğim. Uyan artık be güzelim."
Ben yine mi uyumuştum ya? Neredeydik ki?
Gözlerimi araladığımda hala deniz kenarında oturduğumuzu gördüm.

Farklı olarak, başım Kerem'in dizindeydi.
Ne ara o kadar uykum gelmişti de başımı dizlerine yaslamıştım acaba? Şu sıralar vücudum o kadar yorgundu ki, her dakika uyumak istiyordum ama bu mümkün değildi maalesef.

"Saat dört oldu güzellik. Uyandırasım gelmedi. Çok güzel uyuyordun. Ama şimdi kalkalım ki, biraz daha gezelim. Hem burada, bu halde biraz daha yatarsan üşütebilme ihtimalin de var. O yüzden kalkalım."
Ayağa kalkıp da elini uzattığında gülerek tuttum ve ayağa kalktım.

SON DAKİKA • Kerem Aktürkoğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin