34. Bölüm: Gerçekten Yapmış Mıdır?

542 30 23
                                    

İyi okumalarr 💗

🪄
"Defne! Defne! Gözlerini aç! Yalvarırım Defne!"
Uzaktan birileri bağırıyordu. Kimdi bu? Neden bu kadar çok bağırıyordu?

Gözlerimi yavaşça araladığımda etrafıma bakındım. İyi de, neden lavaboda yatıyordum? Olaylar yavaş yavaş aklıma yüklendiğinde sinirle soludum ve doğruldum.

"Sera nerede?"
Sağıma baktığımda onu gördüm. Kafasını dizlerine yaslamış, uyumak üzereydi.

"Uyanık kalın lütfen."
Kerem'in yalvaran sesini duyduğumda derin bir nefes aldım. Sıkıca sarıldım ona. Deli gibi korkmuştu! Vücudu titriyordu resmen.
"Ambulans geliyor Sera. Uyanık kal."
Bunu demesiyle çekilip Sera'nın kollarından tuttum.

"Güzel kızım, Sera'm bana bak! Uyuma sakın." dedim yanağına birkaç kez vurarak.
Arada gözleri kapanıyordu, ardından tekrar açıyordu. Ne olmuştu bize böyle?

"Ne zaman geldin sen? İçeri nasıl girdin ve ambulansı ne zaman aradın?"

"On beş dakika oldu. Anahtarı kapının üzerinde unutmuşsun Defne. Bu konuda çok dikkatli olmalısın. Ambulansı arayalı ise on dakika oldu. O yüzden ikiniz de uyanık kalmalısınız."

Anahtarı kapıda unutmak nedir ya? Gerçekten aptaldım ben!

Midem bulandığında hızla ayaklanıp istifra etmeye başladım. Kerem saçlarımı tepede toplayıp tuttuğunda işimin hızlı bitmesi için dua ettim. Böyle bir şeyi görmesini istemezdim açıkçası.

İşim bittiğinde hızla sifona bastım. Doğrulduğumda başımın dönmesiyle tutunacak yer aradım. Kerem beni tutup da oturmamda yardımcı olduğunda kendime gelmeye çalışıyordum. Getirdiği sudan bir yudum aldım.

Gözlerim kapanacak gibi olduğunda Kerem yavaşça yanaklarıma vurmaya başladı.

"Defne! Sakın uyuma güzelim. Az kaldı. Bak gelecekler biraz sonra. Dayan."
Son kez dayanmaya çalıştım. Son kez...
Anlamadığım bir şekilde gözlerim kapanıyordu.

Birkaç kişinin sesi duyulduğunda Kerem koşarak kapıya gitti. Sağlık ekipleri bizi, iki ayrı sedyeye aldıktan sonra asansöre geçtik. Asansörün içi kocaman olduğundan dolayı sedye sığabiliyordu.

"Önce Sera gitsin lütfen!" dedim alelacele. Sera'nın durumu benimkinden daha kötüydü. Asansörün inmesini beklediğimiz sırada Kerem birine telefon ediyordu. Gözlerimi açık tutmaya çalışarak dinledim.

"Barış, kardeşim acilen hastaneye gelmen lazım."
Hastanenin adını verdikten sonra telefonu kapatıp cebine attı. Neden Barış Alper de geliyordu ki? Anlamamıştım ama şu an buna kafa yoramazdım.

"Defne'm, sabret."
Sırf Kerem için gözlerimi açık tutuyordum.
En sonunda asansör geldiğinde beni de bindirdiler. Aşağı inip de ambulansa bindirildiğimde, Kerem elimden sıkıca tutuyordu. Allah'ım, şükürler olsun. İyi ki vardı Kerem.

Yaklaşık yirmi dakikanın sonunda geldiğimizde dikkatli bir şekilde ambulanstan indirildim. Barış Alper bizi gördüğünda koşarak yanımıza geldi.

"Ne oldu Kerem?!" dedi yüzümü incelerken. Acaba nasıl görünüyordum?

"Abi hiç sorma ya. Bilmiyorum ki bende! Seni buraya çağırdım çünkü Sera'nın yanında durman gerekiyor. Acilin oraya bak."
Kerem'in sözünün bitmesiyle Barış Alper'in koşmaya başlaması bir oldu.

"Benim neyim var ya?"
Bunu dedikten on saniye sonra vücudum uyuşmaya başladığında kaşlarımı çatıp gözlerimi kapattım. Göğsüme bir ağrı saplandığında neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Gerçekten, ne oluyordu?

SON DAKİKA • Kerem Aktürkoğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin