49. Bölüm: Tunalı Sokakları.

335 23 22
                                    

İyi okumalarr 💗

🪄
"Haykırsam göklere!
Artık yanımda beni benden çok seven.
Dünyalar benim olsa da, yine de istemem
Yalnız sensin benim yüzümü güldüren."

Şu an Kerem ile birlikte Tunalı sokaklarında geziyorduk. Bu şarkı ağzıma dolanmıştı.
Birbirimize bakarak söylüyorduk, böylelikle kalbim daha da hızlanıyordu. Kerem'in yanında olduğum her gün, hatta her dakika kalbim hızlıydı. Bunu ona belli etmemeye çalışıyordum. Ne kadar başarılı olduğum tartışılırdı tabi ki.

"Kuğulu Park'a geldik." dedim elinden tutup çekiştirerek. Kalben'in şarkısı geliyordu aklıma. Buraya ne zaman gelsem o şarkıyı açıyor, doyasıya dinliyordum.

"Burası gerçekten çok hoş," dedi etrafa bakarak. Kuğulu her zaman hoş bir yer olmuştu. O an aklıma bir video geldi.

Eğer Ankara'da aşık olursanız; Bahçeli, Kızılay, hatta Kuğulu Park bile bu aşkı sizinle yaşar. Peki kalbiniz kırılırsa ne mi olur? Her yol Kızılay'a çıkmaz.
Hava kapanır, boğucu gelir bu şehir.
Ankara sıkıcı gelir. Yalnızlığı dibine kadar hissedersin. Yorar bu şehir.

Ve içimi dolduran boşluk hissi...
Ben ikinci kısmı istemiyordum.
Ankara beni boğsun istemiyordum.
Aşkı Kuğulu'da yaşamak istiyordum.
Şu an bu gerçek oluyordu. Asıl korktuğum ikinci ihtimaldi. Olmayacaktı. Buna izin vermeyecektim.

Telefonumun sesini duyduğumda hemen cebimden çıkardım ve açtım.
"Defne! Bir gün burada kalsanıza! Lütfen lütfen lütfen!"
Sera'nın heyecanlı sesini duyduğumda gülümseyerek etrafa bakındım.

"Bebeğim benlik sıkıntı yok. Metin Hoca'dan bir şekilde izin alabilirim. Ama onlar Okan Hoca'dan alabilirler mi bilemem."

"Barış aramaya gitti. Hem birlikte vakit geçirmiş oluruz."

"Tamam güzel kızım. Haber ver konuşma bitince."

"Tamam Defne'm."

Telefonu tebessüm ederek kapattım.
Kerem ne oldu der gibi bakıyordu.

"Sera kalmamızı istiyor."

"Aslında mantıklı. Birbirlerine vakit ayıramayacaklar. O yüzden, bu onlar için çok iyi olur."
Düşünceli bebeğim... Güzel kalbini yerim senin.

"Uyguna bir otel biliyorum. Gidelim mi?" dedim gülümseyerek. Tebessüm ederek başını salladığında elini tuttum.
Birlikte otele geldiğimizde çift kişilik bir oda tuttuk. Sera'ya olduğumuz yerin konumunu attım.

Şimdi ise otelin balkonunda kahve içiyorduk. Mart'ın sonuna geldiğimiz için havalar artık normale dönmeye başlamıştı.
Güneş yavaştan batarken, etrafa yaydığı o mükemmel renklere baktım. Hafif rüzgar esiyordu ama bu sorun değildi.

Odanın kapısı tıklatıldığında koşarak gidip açtım. Sera ve Barış Alper gelmişti. Sera yanımdaki sandalyeye geçtiğinde, Barış da Kerem'in yanında duran sandalyeye oturdu.
Onlar da kahve söylediğinde derin bir sohbete daldık.

"Defne gerçekten çok teşekkür ederim.
Böyle bir fikir, böyle bir zamanda aklıma gelmezdi." dedi Barış Alper minnettar bir şekilde bakarak.

"Ne demek bro. Her zaman," dedim gülümseyerek. İkisini bir arada görmek
bizi de mutlu ediyordu.

"Asıl konumuza gelelim," dedi Kerem derin bir nefes alarak. Asıl konu derken?
"Ahu ile ilgili bir şeyler yapmalı mısınız?"

Sera ile birbirimize döndük. Bizde ne yapacağımızı bilmiyorduk ki. Ama artık peşimizi bırakmalıydı. Öyle bir şey yapmamız lazımdı ki, aklını başından alabilelim. Böylelikle bize bir daha yaklaşamazdı.

SON DAKİKA • Kerem Aktürkoğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin