42. Bölüm: Verilen Yanlış Kararlar.

414 30 26
                                    

İyi okumalarr 💗💗

🪄
(Defne'nin Anlatımından)
Başımın feci bir şekilde ağrımasının üzerine uyandım o gün. Saate baktığımda öğleden sonra üç olduğunu görmemle, hızla ayağa kalktım. Yavaş adımlarla mutfağa geçtiğimde, Sera'nın tatlı yaptığını gördüm.

"Günaydın ayyaş hanım. Buyrun, oturun lütfen. Oturun da dün neler yaptığınızı anlatayım." dedi dalga geçerek.
Ne yapmışım ben ya? Bir dakika, ben dün gece içmiştim! Yapmamalıydım!

"Allah'ım, ne yaptım ben? İrademe sahip çıkamadım. Sen beni affet." dedim ellerimi semaya açarak.

Sera, yaptığı pastayı dolaba koyduktan sonra sandalyeye oturdu ve sakin bir müzik açtı.

"Nereden başlasam bilemiyorum hanfendi.
Zaniolo ile dans etmenizden mi, çocuğa cilve yapmandan mı yoksa ona bu kadar yüz verdiğin için arabadan inerken seni öpmesinden mi?"

Son söylediği cümle ile beynimden vurulmuşa döndüm adeta. Ne demişti o az önce? Zaniolo beni mi öpmüştü? Nereye gidiyordu bu böyle? Kim bilir daha neler demiştim?

"Sera ben neler yapmışım böyle?" dedim oturduğum yerden kalkarak.
"Kerem'e ihanet ettim ben!"

"Hayır! O kadar da değil! Unutma ki, o da başka bir kızla konuşuyordu. Bunun yüzünden ayrıldın zaten! Ne kadar arkadaşı olduğunu söylese de konuşmayı sürdürüyor farkındaysan. O yüzden boşver ve önüne bak."

"Ama Zaniolo ve Kerem takım arkadaşları." dedim endişeyle bakarak. O kadar ileri gidemezdim.

"Zaniolo, Kerem ile olduğunuzu bilmiyor sonuçta. Sende arada bir onunla dışarı çıkarsın. Arkadaş gibi olursunuz. Hatta davranırsınız."

"Sera! Aklından neler geçiyor öyle? İnanamıyorum! Nasıl böyle düşünebilirsin?
Gönlüm el verebilecek mi?"
Cümlemi bitirdiğim anda çalan telefonumun sesini duydum. Hızlı adımlarla odama gittim.

Arayan Kerem'di. Derin bir nefes aldım ve koşarak Sera'nın yanına gittim. Konuşmada yardım etmesi gerekiyordu. Ben kesin elime yüzüme bulaştırırdım.

Aramayı açıp hoparlöre aldım.

"Alo? Defne?"
Burnumda oluşan ufak sızı... Ağlamamalıydım. Sakın Defne! Sera, yüzündeki buruk bir tebessümle izliyordu beni. O da biliyordu nasıl yandığımı.
Sesini deli gibi özlemişim!

"Efendim?" dedim sesimin çıktığı kadar.

"Bugün müsait misin?"
Müsaitim ama sana değil.

"Değilim Kerem." dedim soğukkanlılıkla. Ama gözümden akan o bir damla yaş, bütün soğukkanlılığımı ezip geçmişti.

"Sadece on dakika Defne," dedi sakince. Sesinde garip bir tını vardı. Ne olduğunu anlayamamıştım. Sera'ya göz ucuyla baktığımda yavaşça başını salladı.

"Tamam. Öyle olsun."

"On dakikaya ordayım."
Ve kapanan telefon...

Derin bir nefes aldım ve kalkıp bir bardak su aldım. Yine aynı şeyleri zırvalayacaktı. Dinlemek istemiyordum. Sırf Sera dediği için kabul etmiştim.

Aradan on dakika geçti ya da geçmedi, kapı çaldı. Sera omzuma birkaç kez vurduktan sonra koşarak odaya gitti ve kapıyı aralık bıraktı. Doğal olarak merak ediyordu.
Kapının önüne geldim ve delikten baktım. Elinde beyaz laleler vardı. En sevdiklerim...

Kapıyı araladım yavaşça. Elimle içeri buyur ettiğimde önce çiçeği uzattı, ardından salona geçti. Hemen arkasından gittim ve çarprazına oturdum. O kadar yakın oturursak direkt sarılırdım. Hiç gerek yoktu.

SON DAKİKA • Kerem Aktürkoğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin