26. Bölüm: Geçmek Bilmeyen Saatler.

719 35 17
                                    

İyi okumalarr 💓

🪄
(Yazar'ın Anlatımından)
Zavallı kız... Her şeyi yoluna koyabildiğini düşünmüştü, öyle değil mi?

Şimdi ise aşık olduğu adamın kollarında hastaneye taşınıyordu. Adam çıldırmak üzereydi. Ne olduğunu anlayamamıştı hala.
Bir anda sevgilisinin ağzından kan gelmeye başlamıştı, hangimiz anlayabilirdi k?

Karnı deşilmiş gibiydi. Küçük kız kim bilir ne kadar acı çekiyordu. Adamın yaptığı tek şey, kucağındaki kızı düzgün bir şekilde taşımaya çaba sarf ederek, bütün kalabalığı yarıp geçmekti.

Daha ne kadar ilerledi bilmiyordu. Çıldırmak üzereydi ama güzel kızını hastaneye götürmesi gerekiyordu. Kalabalıktan kurtulduğu için derin bir nefes alıp etrafına bakındı. Gözleri, ilerideki ambulansı gördüğünde hızlı adımlarla oraya ilerledi.

"Yardım edin! Bıçaklandı! Ne olur yardım edin!" dedi çaresizce karşısında bulunan kişilere bakarak. Kızı hemen sedyeye yatırdılar. Zavallı adam, sevdiği kadının yanına oturup sıkı sıkı elinden tuttu.

Adam çaresizdi. Üstü başı kan olmuştu. Sevdiği kadının kanı vardı. Bembeyaz tişörtü, sevgilisinin kanıyla kaplanmıştı.

Genç adamın elleri titriyordu, içi daralıyordu.
Kötü bir şey olmasından korkuyordu.
Ellerini açtı iki yana, dua etmeye başladı.

Yarım saatlik yol en sonunda bittiğinde zavallı kızı hızlı bir şekilde sedyeden indirdiler. Acil kısmına alındı.
Şimdi ise Kerem'i uzun bir süre bekliyordu.
Defne'nin ailesini araması gerekiyordu.

Defne'nin telefonunu alıp şifreyi girdi.
Çalıyor... Çalıyor...

"Efendim Defne'm?"
Kerem gözyaşlarına hakim olmaya çalışarak konuştu.

"Fikret amca, ben Kerem. Bir sorun var."

---
Aradan iki saat geçmişti. Defne'nin ailesi, Kerem aradıktan on beş dakika sonra hastaneye ulaşmış, olayı duyar duymaz fenalaşmışlardı.

Defne'nin kardeşi yerlerde sürünüyor, annesi ise şu anda sakinleştirilmeye çalışılıyordu.
Fikret amca ise sandalyeye oturmuş yeri izliyordu.

Genç adama gelecek olursak, o pek kendinde değildi. Ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuş, bacakları titremekten birbirine çarpıyordu. Haber bekliyordu güzel kızından. Korkuyordu bir yandan da.

Ya bir şey olursa... Hayır, hayır.
Düşünmek bile istemiyordu.

Aradan dakikalar geçti. Bir doktor çıktı acil kapısından. Önce yavaşça eldivenini çıkardı, ardından onları çöpe bırakıp gözlüğünü taktı. Kerem, doktorun bu kadar uyuşuk davranmasına çok sinirlenmişti. Bir an önce ne olduğunu duymak istiyordu.

"Kızımız çok kan kaybetmiş. Kanı bulduk ama şu an yapacağımız tek şey beklemek."

Kerem bir anda kendini yere bıraktı. Elleri uyuşuyordu. Geldiklerinden beri hiçbir şey yemediği için bütün vücudu uyuşmuştu.

Fikret amca onu sandalyeye oturtup sıkıca sarıldı. Kendi oğlu gibi seviyordu.

---
"Güzel yavrum, ağlama artık. Şu gözlerinin haline bir bak! Neye dönmüş?"
Kerem, Defne'nin annesinin omzuna yaslanmıştı. Vücudunu taşıyamıyordu artık.

Defne'den hala haber yoktu. Bu durum genç adamı daha da mahvediyordu.

Aradan saatler geçti. Uzun saatler...
Zavallı kız sonunda döndü. Mücadeleyi bırakmadı. Doktor, kızın yanından çıkıp Kerem ve ailesinin yanına geldi. Güler yüzle haberi verdi.

SON DAKİKA • Kerem Aktürkoğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin