48. Bölüm: İstanbul'dan Ankara'ya...

349 23 13
                                    

İyi okumalarr 💗💗

🪄
"Sera ne zaman dönecek?"

Sera öyle bir zamanda gitmişti ki, aralarındaki o garip duygular, tam da alevlenmek için harekete geçecekti.
Belki de tam olarak alevlenmişti. Bilmiyordum. Bildiğim tek şey, Sera'nın bir an önce dönmesiydi. Sera ne zaman dönerse, işte o zaman bir adım atabilirlerdi.

"Emin değilim. Bütün devamsızlığını kullandı. Sanırım dönem bitene kadar gelemeyecek." dedim parmaklarımla oynarken. Bu duruma her ne kadar üzülsem de yapabileceğim bir şey yoktu maalesef.

Bir dakika! Vardı sanırım! Aklıma gelen fikir ile ayağa fırladım ve tam ortada durdum.

"Aklımda güzel bir plan var. Ama bir gün ayırabilmeniz lazım. Okan Hoca'dan izin alabilecek misiniz?" dedim tedirgin bakışlarla bakarak.

Barış Alper önce Kerem'e baktı, ardından Berkan'a. Üçü de çok kararsız bakıyorlardı. Onlar bakışmaya devam ederken lafımı bitirmek için derin bir nefes aldım.

"Eğer bir iki günlük boşluk yaratabilirseniz, hep birlikte Ankara'ya gidebiliriz. Hem kafanız biraz da olsun rahatlar, hem de Sera'yı görmüş olursun."
Son cümlemi Barış Alper'e bakarak söylemiştim. Ve şu an resmen gözleri parlıyordu!

"Hayatımda duyduğum en mantıklı plan bu!
Okan Hoca'dan izin almak için elimden geleni yapacağım."
Gözlerindeki o parıltıyı görseniz, sizde anlardınız Sera'yı ne kadar sevdiğini...
Ne kadar görmek istediğini...
Bunu yapacaktım. Bu iki aşığı kavuşturacaktım.

Koltuğa oturduktan sonra başımı, Kerem'in omzuna yasladım.
Sera'ya söylemeyecektim. Sürpriz olması daha güzel olacaktı. Çok mutlu olacaktı.
Sonunda Barış Alper ile kavuşacaktı.

"Bugün arayıp konuşun. Bir gün yeterli olacaktır ama siz yine de iki gün dersiniz." dedim gülümseyerek. Bir anda kalkıp koridora çıktı. Bizde endişeli bir halde onu beklemeye başladık. Birkaç dakikanın ardından salona mutlu bir şekilde girdiğinde bu işin olduğunu anladım.

"Ankara yolculuğu başlasın o zaman." dedi kahkaha atarak. Gülerek ayağa kalktım ve çak beşlik yapması için elimi uzattım. Gülerek vurduğunda yerime oturdum ve Sera'nın ders programını hatırlamaya çalıştım. Yarın dersi 13.30 civarında başlıyordu. Bu bizim için büyük bir şanstı.

---
"Her şey hazır, öyle değil mi?"
Etrafıma bakındım hızlıca. Çantamı sırtıma takıp anahtarımı aldım.

"Biz zaten hazırız. Sende hazırsan çıkalım."
Gülerek başımı salladım ve heyecanla evden çıktım. Barış Alper'den daha heyecanlıydım şu an. Kapıyı güzelce kilitledikten sonra aşağı indik.

Dün gece son dakika Berkan gelmeme kararı almıştı. Ona da birini bulmamız gerekiyordu. Haklı olarak yalnız hissediyordu kendini.

Bizi havaalanına Yunus bırakacaktı. Bir yandan da Barış'a şans dileyecekti.
İhtiyacı yoktu bence ama olsundu.
Yunus'un arabasına bindik ve yola koyulduk.
Kerem ile arkaya oturmuştuk. Başımı omzuna koyup sıkıca sarıldım ona.
Kerem'e ne ara bu kadar bağlanmıştım bilmiyordum. Bu kadar bağlılık iyi değildi. Olur da bir gün ayrılmamız gerekirse, ondan nasıl kopacaktım bilmiyordum. 

Havaalanına geldiğimizde indik ve içeri girdik. Uçağın kalkmasına az bir süre kalmıştı. Hızlı adımlarla ilerledik.
Yunus, Barış Alper'e güzel bir konuşma yaptı. Gülerek izledik onları.
Ve yolculuk zamanı!

Barış o kadar heyecanlı görünüyordu ki anlatamam! Bu çok tatlı bir şeydi! Sonunda sevenleri kavuşturacaktık! O her ne kadar heyecanlı ise, bizde bir o kadar heyecanlıydık.

SON DAKİKA • Kerem Aktürkoğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin