30. Bölüm: Kaçırılan Goller.

586 32 19
                                    

İyi okumalarr 💗

🪄
Kramponları çıkarıp sinirle yere attım.

"Nasıl ya? Nasıl?!"

Antrenman az önce bitmişti ve ben tam olarak 5 gol kaçırmıştım. Evet, doğru okudunuz! Tam olarak 5 gol kaçırmıştım.
Elim ayağım titriyordu.

İlk olanlarda ayağıma çelme takmışlardı, diğerlerinde ise zeminden dolayı yere yapışmıştım. Tamam, iki gol atmıştım ama 5 tane kaçırmak çok zoruma gidiyordu. Onlar da gol olsaydı bir maçta 7 tane atmış olacaktım!

"Kendine gel Defne! Hepimiz gol kaçırabiliyoruz. Bunlar normal şeyler. Önemli olan hırslı bir şekilde devam etmek. Bu kadar sinirlenip stres yaparsan kendini kaybedebilirsin. Sorunlar çoğalır, çözüm bulamazsın."
Ebru, moralimi düzeltmek için çok çabalamıştı. Hala da çabalıyordu. Gülümsemeye çalıştım.

"Bilmiyorum Ebru. Çok çalışıyorum ama bugün bir şey var üstümde. Yapamadım.
Olmadı yani!"
Elimdeki su şişesini ileri fırlatıp çimlere uzandım.

Ebru da benimle birlikte uzandığında ona doğru döndüm.

"Seni anlayabiliyorum Defne. Çok gol kaçırmak ne demek biliyorum. Hatta en iyi bilenlerdenim. Başlarda bende hiç atamıyordum. Sahayı dört döndükten sonra şut çekiyordum ve çoğu kaçıyordu.
Sende uzun zamandır oynadığın için, bir süre sonra sıkıntıların oynama şekline yansıyor."

Çok doğru söylüyordu. İyi de, benim şu an bir sıkıntım yok ki. Ahu! Doğru! O vardı.
Ama bir şeyler olmuyordu şu an. O yüzden aklıma da gelmiyordu.

O zaman neden böyle oynuyordum ki?
İki gündür üstümden atamadığım bir başarısızlığım vardı. Kaleye kadar ilerliyordum ama bir türlü gol atamıyordum. Ya çok hızlı vurup kalenin üstünden dışarı yolluyordum, ya da kaleci tutuyordu. Bir tanesinde top direkte patlamıştı. Tam o zaman çıldırmıştım. Kendimi kaybetmiştim resmen.

Ama ne olursa olsun pes etmeyecektim. Zaten herkes bunu istiyordu. Herkes formdan düşmemi bekliyordu. Zaten iki ay kadar bir boşluğum olmuştu. Büyük ihtimalle bundan kaynaklanıyordu.

"Bebeğim, iyi misin?"
Onun sesini duyduğumda gözlerimi açtım. Kerem'im gelmişti!

"İyiyim," dedim doğrularak. Yanıma oturup bacaklarını uzattı ve dizini gösterdi. Bende uzanıp başımı dizlerine koydum.

"Metin Hoca çağırdı beni. İki gündür moralin iyi değilmiş. Neden bana söylemedin?"
Sesi kırgın gibi çıkmıştı.

"Söylemedim çünkü düzeltebilirim diye düşünüyordum. Olmadı," dedim tebessüm ederek. Elini, bağlı olan saçıma daldırıp oynamaya başladı.

"Daha yeni iyileştin Defne'm. Biraz sabret. Her şey çok güzel olacak. Bak 2 gol atmışsın zaten."
Doğru diyordu. Sabretmeliydim. Daha yeni dönmüştüm zaten sahalara.

"Ama 7 olacaktı." dedim üzüntüyle. İçimde kalmıştı çünkü 7, ikimizinde forma numarasıydı ve uğurlu rakamımızdı. Hem benim kariyerim için iyi bir noktaydı hem de bir maçta 7 gol atmak mı?! Bu harika bir olay!

"Biliyorum, ikimizde 7 numarayı giyiyoruz ve 7 tane gol atmak çok güzel olurdu ama her zaman atacağız diye bir şey yok ki bebeğim."
Çok güzel ve sakin konuşuyordu. Daha da aşık oluyordum ona!

"Haklısın birtanem." dedim gözlerine bakarak. Çok aşığım çok!

"Aklıma ne geldi! Okan Hoca'ya söyleyeyim. Sizin takım ve bizim takım maç yapsın. O da Metin Hoca ile konuşur ve ortak bir gün belirlenir. Nasıl fikir? Hem birlikte oynamış oluruz, hem de eğlenmiş oluruz."

SON DAKİKA • Kerem Aktürkoğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin