Anlayışınız için teşekkür ederim🥰
İyi okumalar delilerim 🩶Hava kararmaya başlamıştı. Artık yavaş yavaş kışa girdiğimiz için gündüzler kısılmıştı. Bu durum çoğu zaman hoşuma gidiyordu. İleride mavi ve kırmızı ışıkları görmeye başlamıştım. Çevirme vardı ve ben cidden çevirmeyi sevmiyordum.
Yanlarında bir iki tank ve asker de görmüştüm. İşte şimdi dikkatimi çekmişlerdi. Askerlere ayrı bir tutkum vardı. Evet üniversite okuduğum için askerliğimi uzatmış, hatta bedelli şekilde yapacaktım ama bu vatanı koruyan onlara çok fazla saygı duyuyordum. Hepsinin yüzünü kapalıydı ama duruşları bile asildi.
Önüme tutulan fener ile arabaya kenara çektim. İlk önce yaşlı bir polis gelmişti. Arkasından ise kamuflaj, asker forması ile yüzü gözü kapalı asker gelmişti. Asker Bey'e baka kalmıştım çünkü neredeyse 2 metre boyu vardı. Resmen insan haklarına girmiş adam(!)
"Merhaba, ehliyet ve ruhsat lütfen." Gerekli belgeleri çıkarıp adama uzattım. Sonra ağzıma alkol ölçmek için kullanılan aleti uzattı.
"Hiç bir şey içmedim Polis Bey, anlaşılır diye düşünüyorum." itiraz etmek için dememiştim ama gayet kendimde olduğumu biliyordum.
"İtiraz yok üfle ve bagajı aç." arkada ki asker konuştuğunda şok geçirdim. Resmen sesinde 500 ölü vardı. Kendimi toparlamaya çalıştım. O sırada bana emir vermesi umrumda bile değildi.
"Tamam." sesim götüme kaçmış gibi hissetmiştim. Bagajı açtım ve üflemek için alete yaklaştım.
"Bırakın diyene kadar üfleyin lütfen."
Polis Bey, bana yardımcı olurken. Asker ise arabanın bagajın kontrol ediyordu. Büyük ihtimalle birileri kaçmış ya da büyük bir şeyler olmuştu.
"Tamamdır." dedikten sonra aleti çekti. Yüzü şaşkın bir hâl alırken, bende merak etmiştim.
"Burada alkollü olduğunuz gösteriliyor. Arabadan inin lütfen." Polis Bey, oldukça nazikti ama asker pekte değildi.
"Beyefendi, gerçekten hiç bir şey kullanmadım. Ağzımı koklayabilirsiniz ayrıca gayet aklım başımda." itiraz etmek istemiyordum ama gayet aklım başımdaydı.
"Anlıyorum sizi beyefendi ama araçtan inmelisiniz. Zorluk çıkarırsanız, karakola almam gerekiyor." sakin oldum ve arabadan indim.
"Beyefendi, şu kıytırık alet umrumda değil. Gerçekten bir şey kullanmadım. Ayrıca üstümü başımı koklayın. Gerçekten içmedim hiç bir şey..." polisin peşinde ilerliyordum.
Ceza yazacaktı ama cidden bir şey yapmamıştım.
"Beyefendi, alkollü araba kullanma cezam olacak ve ben askeriye doktorluğu için stajyerlik yapıyorum. Gerçekten hiç bir şey kullanmadım." adamın kolunu tuttum. Bagajı kontrol eden asker yanımıza geldi.
"Ben sizi anlıyorum ama burada alkollü olduğunuz gösteriliyor." aleti gözümde tuttu ve cidden alkollü gösteren rakamlar vardı.
"Tek hatam azıcık Redbull içip araba kullanmaktı." arkamı döndüm ve kendi kendime mırıldandım.
"Tek hatanın sadece o olduğunu düşünmüyorum." benim duyacağım şekilde kulağımın dibinde konuşmuştu.
Ne demek istediği umrumda değildi, ve o an stresten algılarım bile kapanmıştı.
"Erkut Bey, beyefendi hiçte alkolü durmuyor. Ayrıca karakolluk 'Stajyer Askeriye Doktoru' olmak istemez. Siz adınızı ve soyadınızı söyleyin araştıralım. Eğer dediğiniz doğru ise sizi bırakırız." asker hiç istifini bozmadan konuştu. Bana bakmıyordu, yani en azından öyle düşünüyordum.
"Tabi adım Balamir Er Türk, TC.102...." ben hızlıca konuştuktan sonra, ekranda bir şeyler yaptılar. Eminim şuan yedi sülalemi bulmuşlardı.
Bir kaç dakika daha ayakta dikildikten sonra, asker yanıma gelmişti.
"Dediklerinizde haklıymışsınız. Ehliyetinize ve arabanıza el koyulmayacak. Ayrıca Redbull içmek sağlıklı değil, bir askerden askeriye doktoruna tavsiyem." son kısmı kulağıma eğilerek söylemişti.
Hiç bir mimiğini anlamıyor ve dediklerini mantığım almıyordu. Zaten şuan sesi ile aşk yaşıyordum.
"Dediğiniz gibi olur zaten genelde pek içmem. Teşekkür ederim Komutanım. Hayırlı akşamlar size." son kısmı herkese ithafen söylemiştim. Hızla arabama ilerledim ve çalıştırdım.
Az kalsın karakolluk oluyordum. Feryat'a küfürler içeren bir dizi mesaj gönderdikten sonra engelledim. O şerefsiz Allah bilir ne yapmıştı. Beynimin yerinde olduğunu biliyordum ama o götöş, her boku yapmış olabilirdi.
Arabayı kendi evime sürdüm. Abimler Ankara'da yaşıyorlardı, ben ise İstanbul'da okuyordum. Evim okula fazla uzak değildi ve bu oldukça güzeldi.
Eve geldikten sonra günlüğümü çıkardım. Evet kulağa değişik geldiğine eminim ama günlük tutardım.
Annemler öldüğünden beri her gün yazardım. Şuan elimde olan günlük ise en önemli ve en değişik olayları yazdığım günlüğümdü. Kulağa çok çocukça geldiğine emindim ama alışkanlıklar değişmiyordu.
Babamda günlük tutardı. Hatta bir kaç tanesini bulmuş ve okumuştum. Her erkeğin ilk aşkı annesi, her kızın ilk aşkı babasıdır, derler ya benim öyle değildi. Benim ilk aşkım babamdı. Onun o duruşu, bakışı her şeyi. Yaşlandığı için oluşan buruşmalar bile yakışıklılığını eksiltmezdi.
Fazla zaman geçiremesem bile, ben 6 yıl harika zaman geçirmiştim. Çoğunu hatırlamakta zorlanıyorum ama videolara bakıyordum. Bize bir sürü güzel anılar bırakmışlardı. İşte o videoları izleyince kendimi tam hissediyordum. Ruhum, kalbim, bedenim her şeyimle tam olduğumu...
O askeri gördüğümde, sesini duyduğumda ise tuhaftır ama aynı şeyleri hissetmiştim. Her babamın o elektronik cihazdan çıkan sesinin verdiği bütünlük...
Tüylerimi diken diken eden ve sarılmak istememe sebep olan sesi...
Gözlerimi sıkı sıkı açtım ve kapattım. Günlüğü kenara bırakıp, yatağıma uzandım. Düşünmek istemiyordum, düşünmek yaralardı, düşünmek umut verirdi, düşünmek kafa karıştırırdı, düşünmek sevdirirdi...
Bölüm sonu.
Şuan bu bölümleri taslağa yazıyorum ama siz okuduğunuzda verdiğiniz tepkileri acayip merak ediyorum. Ne zaman yayınlarım bilmiyorum ama çok güzel olacak eminim.
Ayrıca Balamir daha ses duydun bebeğim kendini hemen kaptırma ama sesi yakışıklı adamları severizz ;)
Umarım beğenmişsinizdir 🏳️🌈
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgilim Asker Bey •bxb
Novela Juvenil[+18] "Tek hatam azıcık Redbull içip araba kullanmaktı." "Tek hatanın sadece o olduğunu düşünmüyorum." ... "Sevgili Asker Bey-" "Sevgilim Asker Bey, diyecektin diye düşünüyorum." eğilerek, kulağına fısıldadığı sözlerdi. [🏳️🌈]