İyi okumalar delilerimm🖤
Ciğerlerime bayram çektirirken, kollarımı sıkı sıkı sardım. Çektiğim acılar ya da hiç bir şey canımı, Yula'nın olmayışı kadar yakmamıştı. Onun nefesini Ciğerlerime dolduramamak, yanımda olmadığını bilmek daha kötüydü.
"Beni çok korkuttun sevgilim." eğildi ve dudaklarını, tam atar damarımın üstüne bastırdı. Bu adamı gerçekten çok fazla seviyordum.
Ona bir şey demek istiyordum ama bende çok korkmuştum. Onun içini rahatlatmak istiyordum ama sözleri ağzımdan çıkmıyordu. Sadece yüzümde buruk bir gülümseme oluştu. Boğazlarım acıyordu ve karnım acıkmaya başlamıştı.
Kendimi geriye çektim ve Yula'nın yüzüne baktım. Benim çekilmem ile o da çekildiği için yüz yüze gelmek kolay olmuştu. İçten bir şekilde gülümsedim. Ona baktığımda sahte gülümsemek imkansızdı.
"Korkma, ben artık buradayım ve iyiyim. Ayrıca sevgilim, ben gerçekten çok acıktım." elimi yanağına çıkardım ve okşamaya başladım. Avucuma batan sakalları beni gıdıklamaya başlamıştı.
"Tamam ben hallederim." dedi ve elini hafif bir şekilde kafama atıp göğüsüne çekti. Hareketlenmeye başladığında, cebine uzandığını anladım. Telefonunu çıkardı ve çalmaya başladı.
"Ne istersin küçüğüm?" bana hitaben konuşmuştu.
"Bilmem ki karnımı doyursun yeter." dedikten sonra gözlerimi kapatmıştım. Onun kalbinin ritmi iyi geliyordu. İyileştiğimi bile hissetmeye başlamıştım.
"Alo." sesi soğuk çıkmıştı. Vücudumdan geçen ürperti ile kollarımı daha sıkı sardım.
"Bize iki tane döner ve dört ayran kap gel." dedikten sonra direkt telefonu kapatmıştı.
Karşıda kim vardı veya neden bu kadar soğuk konuşmuştu bilmiyordum. Ayrıca bu saatte döneri nereden alacaktı. Tamam saat çok geç değildi ama bilmiyordum işte ya.
"Kiminle konuştun?" merakla kafamı kaldırdım ve gözlerine baktım. Gözlerinden geçen hüznü ve kırgınlığı görüyordum.
"Faruk." dedi ve sustu.
Kaşlarım çatılmıştı. Kollarımı bedeninden çözdüm ve ellerimi yanaklarına koydum. Bu durumu umarım Faruk'un üstüne yıkmamıştı. Bana ışıl ışıl bakan gözlere gülümsedim. Bir tek bana bu şekilde bakıyordu.
"Umarım bu durumdan Faruk'u suçlamadın Yula?" hafif kızgın çıkan sesim ile gözlerini kaçırdı.
Bu adam nasıl 38 (otuzsekiz, achtendertig, thirtyeight) yaşında olurdu yarabbim. Yani nasıl OTUZ SEKİZ yaşında ki bir adam böyle tatlı olabilirdi. Yani kimse inanmazdı aramızda 15 (ONBEŞ, VIJFTIEN, FIFTEEN) yaş olduğuna.
"Seni anlıyorum Yula ama Faruk'un gerçekten bir suçu yok." kafamı eğdim ve yüzüne bakmaya çalıştım.
"Herkesin suçu var Balamir. Seninsiz gecen 12 saatte hepsinin suçu var. Güvenim kalmadı ve burada olduğumuz sürece, onlara başka biri komutanlık edecek. Ben eğer canımı emanet edemiyorsam. Kimse yanımda olmasın." kafasını kaldırdı ve gözlerimin içine, o kadar büyük bir kırgınlık baktı ki kalbimin ortadan ikiye bölündüğünü hissettim.
Kapının çalınması ile kafamı o tarafa çevirdim. Cam kapıdan görünen siluet ile gülümsedim. Kıvırcık oradaydı ve bana, büyük bir üzüntüyle bakıyordu. Ben bana böyle bakılmasından gerçekten nefret etmeye başlamıştım.
"Gel." komutunu vermeden içeriye girmemişti. Sonunda içeriye girdiğinde, kafasını eğdi ve elindekileri bize doğru uzattı. Çok hızlı gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgilim Asker Bey •bxb
Teen Fiction[+18] "Tek hatam azıcık Redbull içip araba kullanmaktı." "Tek hatanın sadece o olduğunu düşünmüyorum." ... "Sevgili Asker Bey-" "Sevgilim Asker Bey, diyecektin diye düşünüyorum." eğilerek, kulağına fısıldadığı sözlerdi. [🏳️🌈]