!!!Medya Balamir!!!
(Yapay zekanın gözüne gurban)Önce ki bölümü okumayı unutmayın bebeklerim.
İyi okumalar delilerimm🖤
Sonunda karanlık çökmüştü. Ruh Tim'i araziye çıkmışken, bende askeriyeyi gezmiştim. Buranın duvarları çok soğuktu, kan kokuyordu. İstanbul'daki askeriye gibi değildi. Burada kan kokusu vardı, soğukluk vardı. İnsanı yalnızlaştıran tüm duygular vardı.
Dağın tepesinde olan bir üsse gelmiştik. Buradan tüm şehir gözüküyordu. Işıl ışıl parlayan şehrin aksine, karşı dağlar karanlıktı. O kadar karanlıktı ki birileri o karanlıkta gizlense görünmezdi.
Derin bir nefes aldım ve Tim'in hemen dönmesini istiyordum. Anlam veremediğim bir şekilde kendimi çok kötü hissediyordum. Burası çok yalnızdı belki de bu yüzden böyle hissetmiştim.
Şaka değildi, çok ıssızdı. Askeriyenin bu kadar ıssız olması normal değildi. Şuan çoğunun dağlarda olduğunu biliyordum. O yüzden zaten avuç içi kadar kalan askerler burada yoktu. Burayı koruması için bir kaç kişi vardı.
Doğru düzgün bir revir bile yoktu. Benim evimde bile daha çok malzeme vardı. Bu adamlar neler yapıyordu? Yaralandıkları zaman öylece ölmeyi mi bekliyorlardı?
Düşüncelerim gözlerimin kapanmasını sağladı. Soğuktu buralar, bir çocuğu hasta edecek kadar soğuktu. Hatta belki bir çocuğu soğuktan öldürebilirdi. Burnum sızlamaya ve gözlerim dolmaya başladı.
Karşımda şehrin manzarası varken, öylece etrafı izliyordum. Orada ki insanların canı için burada ki insanların canı gidiyordu. Ne kadar tuhaftı, oysa insanlar ne kadar kolay nankörlük yaparlardı. Her şey de Mehmetçik derlerdi ama şehit olduğunda, başka meseleleri kendi meselelerinden önce tutarlardı.
Kafamı askeriyeye çevirdim. Şehrin ışıkları arkamda kalmıştı. Buz gibi olan bu duvarlara kazınmış ssadece iki yazı vardı. Ne kadar üşüsende içini ısıtacak yazıydı. Gülümsedim ve bilmem kaçıncı kez okuduğum yazıları, yeniden okudum. Alt alta, birbirini tamamlar nitelikteydi.
"Hatay benim şahsi meselemdir."
-M.K.A."Hatay Hepimizin Şahsi Meselesidir."
-HatayAskerlerimiz ile gurur duyuyordum. Haklılardı, Hatay hepimizin şahsi meselesiydi. Olmak zorundaydı, olmama gibi bir ihtimal yoktu. Ne zorlukla kazanılan bu toprakları, bizde aynı şekilde bırakmalıydık.
Ü
stüme örtülen ceket ile irkildim. Kalbim ağzımda atmaya başlamıştı. Faruk'u görmem ile gülümsedim. Tim geri dönmüştü demek ki.
"Neye gülüyorsun öyle?" Faruk bile artık şaka yapmıyordu. Oldukça ciddiydi ve bu durum beni geriyordu.
"Duvarda ki yazıya." üstümde ki cekete sığındım. Üşümüştüm ama onlar gelmeden buradan gidemezdim. Onlara bir şey olmayacağını biliyordum ama yine de endişeleniyordum.
"Yula nerede?" kısık ses ile sorduğum soru ile bana döndü. Duvarda ki yazıyı okurken, onunda yüzünde gülümseme oluşmuştu.
"Buranın komutanı ile konuşmak için içeriye geçti. Seni de burada böyle gördüğü için ceketi bıraktı." gülümsedim. Burnuma gelen kokudan tabi ki bunun Yula'nın olduğunu anlamıştım. Bu yüzden Yula'nın nerede olduğunu sormuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgilim Asker Bey •bxb
Teen Fiction[+18] "Tek hatam azıcık Redbull içip araba kullanmaktı." "Tek hatanın sadece o olduğunu düşünmüyorum." ... "Sevgili Asker Bey-" "Sevgilim Asker Bey, diyecektin diye düşünüyorum." eğilerek, kulağına fısıldadığı sözlerdi. [🏳️🌈]