İyi okumalar delilerimm🖤
Yula'nın ağzından~
Sonunda itlerin mağaralarını temizlemiş ve köye geri dönüyorduk. Bizimkiler kendi arasında muhabbet ediyorlardı ama dikkatimi onlara veremiyordum. Aklımda sürekli Balamir vardı. Onun buraya gelmesine engel olamadığım için kendime kızıyordum.
Evet bende vatanı için hizmet eden insana saygım vardı. Zaten benim mesleğim başlı başına vatan demekti. Balamir'e kıyamıyordum. Benim için endişeleneceğini biliyordum. Onun burası ile sorunu yoktu. Hatta Balamir buradan zerre kadar korkmuyordu. Onun korkusu bana, bize bir şey olmasıydı.
Bir şeyi görmek ve duymak çok farklıdır. Balamir İstanbul'dayken duyuyordu ama şuan, buradan görüyor. Her şeye canlı canlı şahit oluyordu ve bu onu daha çok korkutuyordu. Bize güvendiğini ve inandığını biliyorum. Onu çok iyi anlıyordum ve her anlamasında, içimde kopan fırtınaların haddi hesabı yoktu. Derin bir nefes aldım, bunalmaya başlamıştım.
"Komutanım?" koluma dokunan Asaf ile ona döndüm.
"Efendim oğlum?" Tim'in en küçüklerinden biriydi.
"Sana soru sorduk ama dalmış gitmişsin abi." arada ki resmiyet kalktı. Tim'im ve benim aramda ki bağ çok kuvvetliydi. Hepsine tek tek canımı verir ve canımı emanet ederdim.
Şuan aklımda ise Balamir vardı. Yanında Faruk olduğu için içim rahattı. Faruk'a ben canımı emanet ediyorum dediysem, ölümüne koruyacağını biliyordum. Yine de içimde bir sıkıntı vardı. Üstüme bir anda bir ağırlık çökmüştü.
"Bir şey mi oldu Yula?" Selim'in endişeli sesi ile onun tarafına baktım. Can dostumdu, kardeşimdi. Benim için kurşunların önüne atlayan insandı Selim.
"Bir şey olmadı ya iyiyim. Aklım köyde, bizimkilerde." gülümsedim ve kafamı geri çevirdim.
"Merak etme Faruk orada, kimseye bir şey olmaz." Yusuf'un cevabı ile kafamı salladım. Haklıydı ama işte, insan endişelenmeden edemiyordu.
"Biliyorum Yusuf biliyorum." ağzımın içinden mırıldandım ve geldiğimiz yolları daha hızlı aşmaya başladım.
Buralara askeri araç ile girilmiyordu. Bu yüzden her köye gidip, hem tedavi sağlıyor hemde dağları itlerden temizliyorduk. Baskın yapamasakta en azından bulduğumuz her ini patlatıyorduk. Bize yardıma gelecek diğer Tim, yarın burada olacaktı.
Şu büyük yılanın başını ezdiğimiz an, bizim Tim buradan gidecekti. Kalan Tim geri kalan şeyleri halledecekti. Bu yüzden elimizi hızlı tutmak istiyordum. Böyle şeylere ben alıştıktım ve umrumda değildi ama Balamir değildi. Biraz süre geçtikten ve alıştıktan sonra, şuan ki gibi olacağını düşünmüyordum ama ben, onun buraya alışmasını istemiyordum. Hani lafta kolaydır derler ya doğru. Buranın nasıl bir şey olduğunu bilmeyen kimse anlamaz.
Sonunda köyün girişine varmıştık. Herkes yüzünde ki maskeleri düzeltti ve ilerlemeye başladık. Kimse Ruh Tim'ini göremezdi. Görseler bile tanımamaları gerekirdi. Biz boşuna Ruh Tim'i olmamıştık. Ben cüssemden dolayı fazla dikkat çekiyordum ama kolay kolay söze gelmiyordu. Zaten bu yüzden askeriyede eğitim de veriyordum. Tim'den bir tek Faruk ve beni diğer askerler görmüştü. Tim'in geri kalanı ruh gibiydi, pek ortalıkta olmazlardı.
Yavaş yavaş kahvehaneye yaklaşmıştık ama etrafta ki kalabalık dikkatimi çekmişti. Kadınlar kendi aralarında konuşurken, adamlar ellerinde fenerler ile duruyordu. Tüm vücudum gerilirken, gözlerimi kıstım. Herkesin ortasında, başı eğik duran adama baktım. Etrafına baktığımda ise görmek istediğim kişiyi görememiştim. İçime düşen kurt, bana bin bir şey düşündürüyordu. Bunlar hiçte iyi olmayan şeylerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgilim Asker Bey •bxb
Teen Fiction[+18] "Tek hatam azıcık Redbull içip araba kullanmaktı." "Tek hatanın sadece o olduğunu düşünmüyorum." ... "Sevgili Asker Bey-" "Sevgilim Asker Bey, diyecektin diye düşünüyorum." eğilerek, kulağına fısıldadığı sözlerdi. [🏳️🌈]