Bölüm 50
FİNAL
Her şey o kadar güzeldi ki... Rüya gibiydi.
Lina elinde tuttuğu beyaz gelin buketini tutarak fotoğrafçıya poz veriyordu. Ben ise bir kenarda durmuş onu izliyordum. Bu gece kınası vardı ancak odada bulduğu bir gelin buketiyle fotoğraf çekinmekten alı koyamamıştı kendini.
"Ayliz, hadi gel beraber de çekinelim." diyerek beni daldığım hayal aleminden çıkardığında gülümseyerek hızla yanına gittim. Elimi beline atıp ona sarıldığımda o da bana sarıldı.
Fotoğrafçı üçe kadar sayıp fotoğrafımızı çektiğinde yanımıza gelip fotoğrafı bize gösterdiğinde ne kadar güzel çıktığımızı fark ettim.
İkimizde kameraya gülümsemiştik. Onun üzerinde kırmızı bir bindallı varken benim üzerime siyah bir abiye vardı. Göğüs dekoltesi olan elbisemin uzun bir kuyruğu vardı. Balık detayıyla üst kısmının dar oluşu vücudumu iyice sarmıştı. Lina da ise kırmızı bir bindallı vardı. Zorla, geleneklere ve göreneklere uygun olması gerektiğini anlatarak giydirdiğimiz bindallı üzerine çok yakışmıştı.
Kapının çalınması ile kameraman bizden uzaklaştı biz de kapıya döndük.
Lina, "Gir." demeden içeri girmeyen kişi pek tabii ki de kocamdı.
"Sevgilim Atlas Ege huysuzlandı, bir baksan mı?" diye içeri girmeden ve gözlerini odadaki kimseye değdirmeden sadece bana bakarak konuşması ile Lina'yı arkamda bırakıp ona ilerledim.
Kucağındaki oğlumu alarak dışarı çıktığımda Berk arkamdan kapıyı kapatıp yanıma geldi. Büyük olan bu otelin koridorundaki koltuklara geçip oturduğumuzda Atlası göğsüme yatırıp sakinleştirmeye çalıştım. Bir süre sonra ağlaması dinip sessizce durmaya başladığında elini babasına doğru uzattı. Berk hızla havada ona uzanan eli tuttuğunda gözleri kapandı.
"Çok sakin bir çocuk aslında. Nasıl olurda bugün yerinde duramaz anlayamıyorum."
Berk'in yakınışına hak vermemek elde değildi. Normalde çıtı çıkmayan oğlum Mardin'den çıktığımız ilk andan beri ağlayıp duruyordu. Sadece on dakika uyuduğu için Lina'nın yanına çıkmıştım ki yine durmamıştı.
"Burası Ebru'nun kendini bulduğu yer iken Atlasın adını aldığı yerden nefret etme sebebi gibi." dedim uyumuş olan oğluma bakarken.
İzmir'deydik. Lina'nın annesi buralıydı. Burada doğmuş ve burada ölmüştü. Kaderi burada yazılıp burada çizilmişti resmen. Hayatı boyunca İzmir'den dışarı çıkmayan Lina annesinin vefatıyla birlikte İzmir'e çok nadir gelir olmuştu. Bu şehrin her bir köşesi ona annesini hatırlatıyordu.
"Biz kına yakarken siz ne yapacaksınız?" dedim koltuğa başımı yaslayıp.
"Ayhan da bizim için bir şeyler ayarlamış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayliz
ChickLit"Ağam, Ayliz hanım ülkeye giriş yapmış." diyen koruma ile çılgına döndü Karan. "Ne demek ülkeye girdi lan. Ne demek?" diye kükrercesine bağırdığında karşısındaki koruma ne kadar korksa da konuştu. "Yalnız değilmiş ağam. Küçük bir kız varmış yanında."