Bölüm 32

189K 7.1K 1.7K
                                    

Güne; kızarmış ekmek kokusunun tarifsizce havaya yaydığı huzurla başladı Lavin. Yan daireden gelen müzik sesi keyfini katlayarak büyütürken yataktan çıktı ve kendine gelmek için yüzünü yıkadıktan sonra; gerinerek alt kata indi. Telefonuna baktığında gözlerini büyüttü: Saat çoktan ögleden sonrayı bulmuştu.

"Günaydın!" Sarp'ın tezgaha döşediği kahvaltılıkları görünce gözlerini kapatıp birbirine karışmış marmelat kokularını içine çekti ve sandalyelerden birine yerleşti. "Bugün kahvaltı senden mi?"

Sarp kızarmış ekmekleri ve ardından kahve kupasını onun önüne bıraktı. Kendisi de karşısına oturdu. "Bugün misafir sayılırsın." diye cevap verdi Lavin'in sorusuna. "Ama yarından sonra, görev tabii ki senin." Göz kırptı ve reçeli ince bir dilim ekmeğe sürerek Lavin'e uzattı. "Al bakalım."

Lavin kendisine uzatılan ekmeği dudaklarına götürüp büyük bir keyifle reçelin tadına baktı ve ardından önündeki kupadan bir yudum aldı. Sarp'la gözgöge geldiğinde ise kaşları çatıldı. "Gözlerin mi kanlandı senin?" dedi tedirgince. Ona doğru eğildi."Ne oldu? Uyuyamadın mı yoksa?"

Sarp umursamaz bir tavırla omuz silkti. Önceki akşam yaşananları ve hissettiği karmaşayı yok saymayı seçerek başlamıştı o güne. Bir gece önce gördüğü kabusların izlerini de o güne taşımamayı seçmişti. Bu nedenle derin bir nefes aldı ve "Geçer bir iki saate." dedi rahat bir tavırla. "Sorun yok."

Lavin gülümsedi ve kahvaltısına devam etti. O an hissettiği huzuru bozmak istemediği için bir gün önceki adres konusunu açmak istemiyordu. Ancak içten içe Sarp'ın kararını değiştirip değiştirmediğini de merak ediyordu. Direk sormaktan kaçınmayı seçti ve "Eee... Peki ne yapıyoruz bugün?" dedi. "Nereye götüreceksin beni?"

"O adresteki eve gidip gitmeyeceğimizi sormaya çalışıyorsan; bugün gitmeyeceğiz." Sarp tabağındaki bakışlarını kaldırıp Lavin'in gözlerinin içine baktı. Onun sesindeki en ufak bir farklılıktan bile ne demek istediğini anlayabiliyordu artık.

Hayalkırıklığına uğramış gibi, memnuniyetsiz bir baş hareketi ile onay veren Lavin'e; "Bunu istemiyorum." dedi ciddiyetle. "Yani... Şu an onu karşımda görmeyi istemiyorum. O anda; ne olacak ne hissedeceğim onu bile bilmiyorum. Bu yüzden eğer kararım değişecekse de önce bu fikri kabullenmem gerek."

Lavin onu anladığını belli edercesine gözlerini kapatıp açtı. Kendisini Sarp'ın yerine koyduğunda ona hak vermeden edemiyordu. "Peki." dedi nazik bir sesle. "Acelemiz yok. Sen ne zaman istersen o zaman gideriz." Neşeyle, kahvesinden bir yudum daha aldı. "Hem bu arada tatilimizi de yaparız işte. Zor bir yıl oldu benim için, stres atmış olurum. Milano'yu da özlemişim zaten." Bir gece önceki haline rağmen Sarp'ın hala orada oluşu bile onun için yeterli bir adımdı o gün. Bu nedenle üstelemeden, kendisini onaylayan Sarp'la beraber, keyifle kahvaltısına devam etti.

Bir ara da duraksadı ve aklına bir şey gelmiş gibi heyecanla Sarp'a baktı. "Gece bir ara su içmeye inerken çalışma odanı fark ettim." dedi. "Girip biraz inceledim. Odanın bir duvarını kaplayan Italyanca el yazıları vardı. Çok ilginç olmuş. Kimlere ait o yazılar?"

Bu soruyla; bir şey hatırlamış gibi dudakları hafifçe yukarıya kıvrıldı Sarp'ın. "Buradaki arkadaşlarıma." diye cevap verdi. O yılları gözünün önüne getirdi o sırada. Yüzü aynı anda birkaç ifadeye ev sahipliği yaptı.

"Yazının birinin üstü karalanmıştı." dedi Lavin. "Onu kim yazdı peki?"

Sarp bu cümleyle bir şey hatırlamaya çalışır gibi gözlerini kıstı. "Duvara yazılan ilk yazı oydu." dedi ardından. "O zaman Italyancam iyi değildi ve eve ilk gelen arkadaşlarımdan biri yazdı onu. Duygusal bir şeyler yazdığını zırvaladı." Inanamaz bir tavırla başını iki yana salladı. "Bir kaç hafta sonra, dilim ilerleyince aslında sağlam bir küfür karaladığını anladım ve üstünü çizdik. Aklınca şaka yapmış. Komik olduğunu düşünmüş." Lavin onun anlattığı anıyı gülümseyerek dinlerken Sarp omuz silkti. "Ondan sonra da bir ritüel oldu. Her gelen bir şeyler yazmadan evden ayrılmadı."

TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin