(Aralık 1994, İstanbul.)
"İşte annen burada oğlum."
Sarp yağmurun ıslattığı mezartaşına baktıktan sonra gözlerini etrafta gezdirdi ve kaşlarını çattı. "Hani nerede?"
Tarık Bey derin bir nefes alırken yağmur yüzünden çamur olan toprağa diz çökerek ellerini Sarp'ın omuzlarına koydu. "Artık okumayı biliyorsun değil mi?" Sarp başını aşağı yukarı hareket ettirirken amcası zorlukla gülümsedi. "Ne yazıyor bu taşta okur musun?"
Sarp gözlerini yeniden mezartaşına çevirerek dikkatlice beyaz taşın üzerindeki siyah yazılara odaklandı. "Ayla Sezgin 1968 - 1992, Ruhuna fatiha." "Neden annemin adı yazıyor?"
"Annen öldü dedik ya Sarp... İşte o bu toprağın altında uyuyor. Ölümü sana anlatmıştım geçtiğimiz yıl komşumuz öldüğünde, hatırlıyor musun?"
"Evet..."
"Ne demiştim bana söyler misin?"
Sarp kaşlarını çatarak konuştu. "Insanlar zamanı geldiğinde uyurlar ve bir daha uyanmazlar. Tanrı onları yanına alır. Çok sevdiklerini en çabuk. Anneni erken aldı çünkü onu çok seviyor. Annen şimdi uyuyor ve günü geldiğinde bizimle birlikte o da uyanacak."
"Evet." dedi Tarık Bey. "İşte annen burada uyuyor oğlum."
Sarp ellerini arkasında birleştirerek gözlerini mezara kilitlerken hiçbir şey söylemedi. Anlamıştı. Artık ölümün tam olarak ne olduğunu biliyordu. Annesi neden öldü ve nasıl öldü bilmese de artık onun tamamen gittiğini anlıyordu. Kuzeni Nida mezarın kenarındaki mermerde oturarak elindeki oyuncak bebeğinin saçlarıyla oynarken iri gözleriyle onlara baktı ve gözlerini kırpıştırdı."Burası çok soğuk." Sarp ise bomboş gözleriyle sessizliğini koruyarak mezara bakmaya devam etti ve aldığı derin bir nefesin ardından ona merakla bakan amcasına döndü.
"Ben acıktım. Artık gidelim mi?"
¤ ¤ ¤ ¤ ¤ ¤ ¤
"Flush Royal... Sanırım oyun burada bitiyor Hilmi Bey."
Hilmi Aksoy yutkunurken alnından akan teri elindeki peçete ile temizledi ve Sarp'ın masanın üzerine açtığı kâğıtlara baktı. Karşısındaki Sarp'ın ona hiçbir ifade içermeyen gözlerle bakması yüzünden daha çok gerilirken ne yapacağını düşündü. "Evet... Yani... Sanırım..." Bir süre bekledikten sonra ayağa kalkmaya hazırlandı ancak Sarp eliyle onu durdurdu. "Sizi bu gece burada misafir edeceğiz, küçük bir tedbir olarak. Yarın sabah devir işlemlerini hallettikten sonra özgürsünüz. Eski borçları da sonra konuşuruz nasılsa."
Hilmi bey hiçbir şey söyleyemeden umutsuzca başını sallarken yeniden yerine oturdu. Sarp ise karşıdaki bir adamı yanına çağırdı ve kendisine doğru eğilen adamla konuştuktan sonra Sarp'ın konuştuğu adam Hilmi Aksoy'a alt katta bulunan odalardan birine kadar eşlik etti. Sarp ise bir süre daha oturmaya devam ederken masasında duran viskisini tek yudumda bitirdi. Gözlerini düşünceli bir şekilde karşıdaki bir noktaya sabitlerken duraksadı ve ardından yerinden kalkarak dışarı çıktı ve mekandan ayrıldıktan sonra arabasına bindi. Saat gecenin ikisi olduğu için bomboş olan yollarda ilerlerken telefonu çaldı. Arayan amcası Tarık'tı. "Efendim amca?"
"Oğlum, gelip gelmeyeceğini merak ettim."
"Bu gece beni beklemeyin, kendi evimde kalacağım."
Telefonu kapattıktan sonra arabayı geri döndürerek mezarlığa sürdü Sarp. Zincirlikuyu Mezarlığı'na ulaştığında; arabadan inerek ilerledi ve annesinin mezarının başına geldiğinde mezarı çerçeveleyen mermere oturarak toprakta ellerini gezdirdi. Eline aldığı bir tutam toprağı ufalayarak geri bıraktı ve ardından mezarın yanına uzanarak öylece kaldı. Bir süre sonra ise ayağa kalkarak son kez mezara baktı ve oradan ayrıldı. Yola tekrar çıktığında eve gitmek istemedi. Öylece ilerlemeye devam ettikten sonra bir apartmanın önünde durdu ve yukarıya çıktı. Zile ısrarla basarak bekledi ve kısa bir süre sonra kapıyı kumral bir kız açtı. "Sarp?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak
Romance"Birlikte güldüğün birine aşık olmak kolaya kaçmaktır; ben seninle ağlamaya bile aşığım." Sıradan başlayan planlı bir intikam oyunu; ne denli büyük bir karmaşaya yol alabilir ve ne denli büyük bir aşka sebep olabilirdi? Tanıtımının Yayınlanma Tarihi...