Güven... Aşkın bu ayrılmaz parçası, Lavin ve Sarp'ın; aylar boyunca, yaşanan tüm olaylara, acılara, yanlış anlaşılmaya müsait her duruma rağmen birbirlerinden kopmamalarının en büyük sebebiydi. Lavin; geçmişine rağmen Sarp'a sonsuz bir güven duydu hep, şüpheye asla yer vermedi kalbinde. Ve ona bu hissi de o öğretti. Birine koşulsuzca güvenmeyi, dürüst olmayı, fedakarlığı... Doğruya dair ne varsa hepsini Lavin'den öğrendi Sarp. Kimseye duymadığı kadar büyük bir güveni; kendisine tüm benliği ile görünen karşısındaki bu kıza, Lavin'e, duydu.
Hala da durum aynıydı. Her ne kadar o an öfke dolu görünse de, kendine göre haklı sebepleri olsa da; Lavin'in söylediği yalan, daha doğrusu söylemekten kaçındığı bir gerçek; Sarp'ın ona duyduğu sonsuz güveni sarsacak kadar, ondan vazgeçmesine sebep olacak kadar büyük değildi, hiçbir şey o kadar büyük olamazdı.
'Belki de senden biraz uzak durmayı istiyorum.' Dudaklarından bir süre önce çıkan ve sırf Lavin'i cezalandırmak, kendi içinde duyduğu yakıcı hisleri ona da yaşatmak için sarf ettiği bu cümle; Lavin'den çok kendisine dikenlerini batırmıştı bu nedenle. Ondan uzak duramayacağını, bunun fikrinin bile kendisini çıldırtacak düzeye ulaştıracağını biliyordu çünkü. Vazgeçebileceği çok şey vardı bu hayatta. Lavin, bu listenin en sonunda bile değildi.
"Hadi Lavin."
Lavin'in babasının sesini uzaktan gelen bir eko gibi duydu. Onun, kendisine bakmaya devam eden Lavin'e yaklaştığını hissetti, Lavin'in kolunu kavradığını ve onu götürmek için bir hamle yaptığını.
"Gidiyoruz. Yetti artık bu başıboş hallerin."
Lavin'in babasına direnmediğini fark etti Sarp, bunun üstüne. Başını, üzgün bir tavırla hafifçe öne eğdiğini ve onu tutmaya devam eden babasıyla birlikte arabaya doğru bir kaç adım attığını fark etti. Ayak diretmemesinin sebebini anlıyordu; Lavin, onun suskunluğunu kendisinden vazgeçtiğine yormuştu. Sarp'ın sözlerinin gerçek olduğunu ve kendisini göndermek istediğini sanmıştı.
"Lavin hiçbir yere gitmiyor."
Sonunda kendisini toparladı ve dudaklarından yüksek, kendisinden emin bir cümlenin dökülmesine izin verdi Sarp. Ona doğru yaklaştıktan sonra; Lavin'in boşta kalan bileğini kavradı. Kendisine şaşkın ve soru sorar gözlerle bakan Lavin'e bakmadı, onun babası ile meydan okuyan bir göz teması kurdu. "Siz gitmek isterseniz gidebilirsiniz ama o burada benimle kalıyor."
"Sana fikrini sormadım." Küfür etmek isteyen ama kendisini frenleyen bir şekilde sabır çeker bir nefes aldı Lavin'in babası, Altuğ Bey. "Seninle hesabımız da daha kapanmadı Sarp, ama en kısa sürede kapanacak. Şimdilik, sadece kızımı alıp gideceğim buradan. Eve dönecek, ait olduğu yere, ailesinin yanına..."
"Onun ailesi benim." Sarp, Lavin'in bileğini, onu bırakmaktan korkar gibi daha sıkı kavradı. Sesi belki de hiç olmadığı kadar güçlüydü. "Ait olduğu yer de; benim yanım." Lavin'e baktı. Onun gözlerinin ışıldar gibi olduğunu gördü. Ciddi ifadesini korusa da gözleriyle gülümser gibiydi.
Ardından yeniden, öfke dolu haliyle ona bakan Altuğ Bey'e çevirdi başını Sarp. "Kızınız artık sizin değil..." dedi üzerine basa basa. "Benim soyadımı taşıyor zaten. Yani; yasalar da benden yana."
"Ne?" Altuğ Bey, bedenini sarsan son cümleyle gözlerini yuvalarından çıkarcasına büyüttü ve bir Lavin'e bir de Sarp'a baktı, aralarında mekik dokur gibi bakışlarla. "Ne diyor bu çocuk Lavin? Ne soyadı?" Bir an duraksadı. Lavin'in kolunu bıraktı. Hiçbir cevap alamayışıyla nefesini dışarı üfledi. "Yoksa... Sen..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak
عاطفية"Birlikte güldüğün birine aşık olmak kolaya kaçmaktır; ben seninle ağlamaya bile aşığım." Sıradan başlayan planlı bir intikam oyunu; ne denli büyük bir karmaşaya yol alabilir ve ne denli büyük bir aşka sebep olabilirdi? Tanıtımının Yayınlanma Tarihi...