Duyduğu ağlama sesiyle kaşlarını çattı ve yatakta kendisini döndürdü Lavin. Gözlerini açmamak için ısrar ediyor gibiydi buna rağmen. Uyanmak istemiyordu sanki. Iki haftadır kullandığı, kullanmaya zorlandığı antibiyotik ilaçların uykuya eğilimini artırmasının sonucuydu tüm bunlar, göz kapaklarını ağırlaştırıyorlardı.
Ancak ağlama sesi durmadı. Aşağı kattan gelen bebeğin sesi nedeniyle gözlerini aralamak zorunda kaldı. Tamamen beyaza boyanmış geniş odaya uyumlu olarak; bembeyaz bir nevresime sahip olan büyük yatakta, yerinde doğruldu.
Yanında duran beyaz komidindeki saate baktı; 06:45. Henüz çok erkendi. Güneş; yeni doğuyordu. Açık duran pencerenin havalandırdığı; uçuşan, beyaz, uzun tül perdenin altından, odanın içine güneşin ışıltıları sızıyordu.
Yataktan isteksizce çıktı ve odanın kapısına doğru çıplak adımlarıyla yürüdü Lavin. Çıkıştaki sandalyenin üzerinde duran beyaz, saten sabahlığı askılı geceliğinin üzerine giydi. Kemerini gelişigüzel bağladı. Salınık duran düz saçlarının arasından parmaklarını tarar gibi geçirdi yürümeye devam ederken ve ayılmaya çabaladı.
Ev sessizdi. Alt kattan gelen ağlama sesi dışında hiçbir ses yoktu. Her noktada, huzurlu bir sükunet hakimdi. Merdivenleri bitirdiğinde; onu, neredeyse bir saha büyüklüğünde olan, beyaz eşyalarla döşeli bir salon karşıladı. Salonun bir duvarını boydan kaplayan pencerelerin, açık duran bahçe kapısından içeriye; yeni sulanmış olan çimlerin ve bahçedeki havuzun klorlu suyunun kokusu dolmuştu. Sabahın, temiz havanın ferahlığı; böylece, eve hakimiyet kuruyordu.
Lavin yürümeye devam etti, donuk yürüyüşü ile. Salonun tam ortasında duran, beyaz ahşaptan yapılma modern beşiğin yanına ulaştı. Eğildi ve ağlamayı sürdüren minik bebeği kucağına aldı. "Uyandın mı?" dedi, çatallanmış olsa da naif çıkan sesiyle. Onu, kucağında, sakince sağa ve sola sallarken gülümsedi. "Acıktın mı acaba?" Kucağındaki bebeğin ağlamasını azaltması ile etrafa bakındı ve gözleriyle biberonu ararken dudaklarını büzdü.
"Uyandırdı mı seni?"
Arka tarafından gelen nazik ses ile; gülümsemesi, içine dolan huzuru yüzüne yansıttı. Midesinde, göğüs kafesinde heyecanlı bir sıkışma hissetti. Sırtına yaslanan sert bedeni fark etti o an, beline dolanan bir kol onu sıkıca sardı ardından ve boyun girintisinin hemen yanına, omzuna bir baş yaslandı. Bu durum; kalbinin koşmaya başlamasıyla harmanlandı.
Başını hafifçe yana çevirdi. Sarp'ın, parlayan gözlerini ve gülümseyen yüzünü gördü o an. "Çok erken uyanıyor." dedi huzurlu bir fısıltıyla, ona cevaben. "Gece de az uyuyor, sürekli ağlıyor. Çok mızmız bir kız olacak galiba."
Kendisinin boynuna, nazik bir şekilde dudaklarını dokundurduğunu hissetti Sarp'ın. "Senin gibi yani..." dediğini duydu. Sesi, uzaktan gelir ve evin yüksek duvarlarında yankılanır gibiydi. "Minik, mızmız bir Lavin..."
Lavin içtenlikle güldü, uzun zamandır bu kadar içten gülmüyormuş gibi yadırgadı bu kendi halini. Tuhaftı. Arkasına döndü ve karşısında dikilen Sarp ile yüzyüze geldi. Onun yüzünde, her bir noktada gözlerini gezdirirken; gülümsemesi ağır ağır silindi. "Seni özledim..."
Sarp cevap vermeden ona hayran gözlerle bakmayı sürdürüyordu. Gülümsemesi, hala yüzünde asılıydı. Suskunluğu bozulmadı.
"Sen?" dedi Lavin, onun konuşmasını isteyerek. "Sen beni hiç özlemedin mi?" Kaşlarını çattı. "Sarp..." dedi, cümlesini buruk bir havada yineledi. "Ben, seni özledim..."
Sarp hareketsizce aynı haliyle duruyordu Lavin'in karşısında, dudakları aralanmak için hiçbir hareket göstermiyordu. Bir heykel gibiydi. Hala gülümsüyordu ama, güven veren bir gülümseyişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/18200201-288-k333275.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak
Romance"Birlikte güldüğün birine aşık olmak kolaya kaçmaktır; ben seninle ağlamaya bile aşığım." Sıradan başlayan planlı bir intikam oyunu; ne denli büyük bir karmaşaya yol alabilir ve ne denli büyük bir aşka sebep olabilirdi? Tanıtımının Yayınlanma Tarihi...