"Geri dönmezsen...."
"Döneceğim Brando."
Ayla yatağın üzerindeki bavuluna, hazırladığı son eşyalarını da ekledi ve bavulun fermuarını kapattı. Yatağın hemen karşısındaki pencerenin önünden, oturduğu berjerden kendisini düşünceli gerginliği ile izleyen eşine, Brando'ya döndürdü bedenini. "Bakma öyle." dedi hoşnutsuz bir nefes vererek ve ayağa kalkan Brando'ya yaklaştı. "Neden gittiğimi biliyorsun, bunu yapmak zorundayım."
"Biliyorum." dedi Brando huzursuz sesiyle. Ayla'nın gözlerinin içine dikkatle baktı. "Fakat, Istanbul'da aklının karışması ihtimali..."
"Yok." Ayla; net sesiyle onun cümlesini kesti yeniden. "Brando," dedi nazik sesiyle ve onun ellerini tuttu. "Yapma böyle... Sen benim için, bu hayatta çocuklarımdan sonraki en değerli insansın. Sen olmasaydın ben bu hayata tutunamazdım, biliyorsun. Ne olursa olsun seni asla bırakmam. Bunu aklımdan bile geçirmem. Ama işler artık benim kontrolümden çıktı. Bilmediğim çok fazla şey öğrendim, çok şey değişti. Bunu durduramam, benim için zor olacak olsa da bu dağınıklığı toplamak için gitmek ve yüzleşmek zorundayım, geç bile kaldım. Çocuklarım için. Söz veriyorum çok fazla uzamayacak. Döneceğim. Yine eskisi gibi devam edeceğiz." Gülümsedi güven dolu. "Bu defa daha kalabalık, gerçek bir aile olarak hem de. Bu seyahatimi de daha öncekiler gibi düşün, Milano'da geçirdiğim kısa tatiller gibi. Yalnızca beni anla, bana hak ver ve güven, lütfen. Senden bunu istiyorum."
"Tamam." dedi Brando. Ne kadar isteksiz hali kaybolmamış olsa da; Ayla'nın bu kadar gergin ve düşünceli olduğu bir günde onu bir de kendisi zorlamak istemedi. "Sorun yok. Yine de seni yalnız göndermek hala hiç hoşuma gitmiyor."
"Böyle olması daha iyi." O anlarda kapıyı tıklatan ve kendisinin onayından sonra içeriye giren çalışanlarının bavulu almasını ve odadan ayrılmasını bekledi, bir süre suskun kaldı Ayla. Onun çıkmasıyla ise yeniden Brando'ya döndü yüzünü. "Türkiye'ye oradan ayrıldığım gibi dönmem daha iyi. Senin buna karışmanı istemiyorum. Günlerdir uzun uzun konuştuk bunları zaten, tekrar aynı cümleleri kurmayalım. Uçak da kalkmak için bizi bekliyor. Uzamasın bu konu daha fazla, lütfen."
Kendisini kontrol etmesi zordu ama Ayla için; huzursuz, kısa bir baş hareketiyle ona onay verdi Brando. Ayla'ya sıkıca sarıldı ve sonra onunla birlikte yatak odalarından ayrılıp evin en alt katına indi. Ayla alana kadar gelmesini istemediği için ona evin dışında bekleyen araçlara kadar eşlik etti. "Her durumu bilmek istiyorum." dedi bahçe kapısının dışına ulaştıklarında. "Telefonun hep açık olsun."
"Merak etme." Ayla yan evin bahçe kapısının da açılma sesini duydu o an. Başını o tarafa çevirdiğinde evden ayrılan bavulların kendilerine doğru getirilmesini ve arkalı önlü park edilmiş iki araca yerleştirilmesini izledi. Bavulların hemen ardından çıkan Nida ile Cenker'i selamladıktan sonra da Lavin ve Sarp'ın çıktıklarını, kendisine doğru geldiklerini gördü. Gerginliğini gizlemek ister gibi gülümsedi. "Günaydın. Hazır mısınız?"
"Hazırız." dedi Lavin samimi gülümsemesiyle. Kendileri için hazırlanan araçların yanına geldi diğerleriyle birlikte. "Siz?"
"Ben de." dedi Ayla ve yeniden Brando'ya döndü. "Hoşçakal demeyeceğim, bu kelimeden hoşlanmıyorum biliyorsun." Eşine yeniden sarıldı. "Görüşürüz." diye fısıldadı o arada. Sesine onu ve kendisini rahatlamak isteyen küçük bir alay yaydı. "Yokluğumda silahlı çatışmalar, ölen yeni insanlar istemiyorum. Evimiz yerinde kalsın lütfen, günlerini sakin geçirmeye bak, sadece casinoyla ve diğer günlük işlerinle ilgilen." Kendisini geri çekti ve gülümsedi. "Seni özleyeceğim, kendine iyi bak."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak
Romance"Birlikte güldüğün birine aşık olmak kolaya kaçmaktır; ben seninle ağlamaya bile aşığım." Sıradan başlayan planlı bir intikam oyunu; ne denli büyük bir karmaşaya yol alabilir ve ne denli büyük bir aşka sebep olabilirdi? Tanıtımının Yayınlanma Tarihi...