Nişan bitmiş ve herkes yavaş yavaş dağılmaya, çadırdaki masalar da toplanmaya başlanmıştı. Insanlar hazırlanarak oradan ayrılmaya devam ediyorlardı.
Sarp; ayağa kalktıktan sonra koltuğun üstünden aldığı Lavin'in ceketini tuttu ve onun giymesine yardımcı oldu. Ardından hala orada olan birkaç kişi vedalaştılar ve girişe ilerlediler. Nikos; yanına gelen Lavin'e büyük bir samimiyet ile sarıldı. "Memnun oldum güzel kız." dedi ondan ayrılmadan önce. "Bu haytayı getir arada buraya. Yoksa bizi unutacak!"
Lavin ondan ayrıldıktan sonra gülerek başını salladı. "Merak etmeyin en kısa zamanda yine geliriz. Iyi geceler!" Sarp da onunla vedalaşmak için yanına gittiğinde; Nikos Nadia'ya döndü ve "Lavin'e nişan çiçeklerinden vermeyi unuttuk." dedi. "Karavandaki çiçeklerden verir misin Nadia?" Nadia bir an onun ne dediğini anlamasa da Nikos'un gözlerine baktıktan sonra başı ile onu onayladı. Daha sonra merakla kendilerini dinleyen Lavin'e samimiyetle gülümsedi ve onun koluna girdi. Birlikte yoldaki karavana ilerlediler.
Onlar giderken; Nikos Sarp'la başbaşa kaldı ve Nadia ile sohbet ederek ilerleyen Lavin'e baktı. Bakışları ve yüz ifadesi ciddileşti; "Nadia'ya aşık olduğumda..." dedi. "Yirmi bir yaşındaydım. Onun babası Türktü, benimkiler Yunan. Iki ülke arası ilişkiler malum. Aileler birbirine düşman o dönem; bizi birbirimizden ayıracaklar, kararlılar. O zaman Nadia lise sondaydı. Her akşam okul çıkışına giderdim. Kimse anlamasın diye yanyana yürüyemezdik, onu takip ederdim. O da arada dönüp bakardı bana yol boyunca. Bırak birbirimize dokunmayı; yanyana bile yürüyemedik aylarca. Sonra bir gün babası gördü bizi. Nadia'yı annesinin ülkesine, Romanya'ya, götürdü. O zamanlar ona ulaşabileceğim hiçbir yol yoktu. Tam bir yıl evlat, tam bir yıl göremedim sevdiğim kadını... Ölüm gibiydi. Sonra bir gün dayanamadım peşinden gittim Romanya'ya; şehir şehir aradım onu, herkese sordum. Sonunda bir arkadaşım nerede olduğunu öğrendi ve onu buldum. Bulduğumda da evlenmek üzereydi. Nikaha kadar karşısına çıkamadım. Ve tam o gün nikahtan hemen önce bir yolunu bulup yalnız yakaladım onu. O an Nadia'yı görmeliydin; bembeyaz gelinliğin içinde cennetten inmiş bir melek gibiydi..."
Sarp onu dinlerken; Lavin'in düğününden kaçarak gelinliği ile kendisinin arabasına bindiği anı hatırladı. Lavin'in o geceki gelinlikli hali gözünün önüne geldi. Bu yüzden gülümsedi. Nikos ise konuşmaya devam etti; "Hiçbir şey söylemedim o an ama zaten gözlerimiz her şeyi konuştu. Elimi tuttu ve ben onu oradan kaçırdım. Aylarca aklına ile gelmeyecek her işi yaptım, evsiz ve parasız kaldık. Sefillik çektik ama; her gece Sarp, her gece birbirimize sarılarak uyumaktan asla vazgeçmedik. Sokaktaki bir bankta yatsak bile... Sonra bir gün babası bizi buldu. Ben Nadia'yı bırakmamak için diretince; elindeki silahı ateşledi ve beni vurdu. Bir böbreğimi o gün kaybettim... Ama Nadia'yı sonsuza dek kazandım."
Sarp dudaklarını birbirine bastırırken onu dikkatle dinledi. Nikos ise derin bir nefes alarak ıslak, yeşil gözlerini Sarp'a çevirdi. "Şimdi sorsalar yine olsa yine yapar mısın diye, değil bir böbreğimi; tüm organlarımı bir an bile düşünmeden feda ederim onunla bir ömür daha yaşayabilmek için... Buruşuk adamın tekiyim artık, gençliğin hiçbir izi yok. Ama bugün; Nadia bana ne zaman baksa kalbim hala o genç Nikos'un kalbi gibi hızlanmaktan asla bıkmıyor... Bir tek o hiç değişmedi. Son nefesime kadar da değişmeyecek. İşte aşk böyle bir şey evlat. Ne ülke tanıyor, ne millet ne de nefret..."
Elini kaldırdı ve işaret parmağı ile; uzaktaki karavanda çiçekten yapılmış tacı saçlarına takan Lavin'i gösterdi. "Ona iyi bak Sarp." dedi. "O senin bu hayatta başına gelen en güzel şey... Biliyorum ne kadar gizlesen de; korkuyorsun, gittiğin yol çok zor, bunu da biliyorum. Ama onu da al yanına. Bırak seninle o da yürüsün, birlikte yaralanın, birlikte sarın yaralarınızı. Bırak tüm savaşın ortasında, her şeye rağmen beraber uyumaktan ve uyanmaktan asla bıkmayacağın biri olsun. Aşk her zaman zor zaten. Bırak biraz daha zor olsun. Bu duyguyu güzel yapan da bu. Ne demiş Dostoyevski; acı insanı olgunlaştırır. Bırak oğlum; senin olgunluğun da Lavin olsun."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak
Romance"Birlikte güldüğün birine aşık olmak kolaya kaçmaktır; ben seninle ağlamaya bile aşığım." Sıradan başlayan planlı bir intikam oyunu; ne denli büyük bir karmaşaya yol alabilir ve ne denli büyük bir aşka sebep olabilirdi? Tanıtımının Yayınlanma Tarihi...