☘️ 20

2.8K 298 61
                                    

Keyiflice okuyun la

Yorumlarınızı bekliyorum

📍

Neşeli bir şekilde kahvaltı hazırlayan oğluna gülümseyerek baktı Mahir. Erkenden uyanmış dün gece azıcık oynaştıkları için yorgun olan eşini yatakta bırakarak aşağıya indiğinde görmüştü oğlunu.

"Güzelim? Günaydın... Hayırdır bebeğim sen genelde silah zoruyla uyanıyorsun da nereden geliyor bu enerji ,bu neşe?" Kerem irkilse de hemen arkasına dönüp babasına sarıldı. "Birtanem babacım aşkım günaydın benim en kıymetli varlığım! Seni çok seviyorum canım babacım! İyi ki babamsın sen benim."

Bu sabah, babası gibi bir adamla beraber olduğu için ekstra keyifliydi.

"Oğlum... Ölürüm sana ama noldu bir anlat bakalım. Şu gülüşe bak yüzün aydınlanmış resmen." Mahir oğluna sarılarak onu öptü, kokladı. Oğlunun minicik oluşu ona hep Celal'i anımsatıyordu.

Biriciğini...

"Olmaz, söyleyemem. Önce anneme anlatmam lazım, eğer o babana da anlat derse anlatırım sana ama azıcık. Çünkü sen başkalarına karşı birazcık sert bir adam oluveriyorsun da ondan dolayı azıcık anlatacağım." Mahir dayanamayarak oğlunun yanağını ısırdı ve Kerem'in inleyerek geri çekilmesine neden oldu.

Fırına attığı sosisli milföy pişmişti, fırının tık sesi duyuldu.

"Ya baba! Öbür taraftan da ısır hadi." Hevesli hevesli diğer tarafa çevirdi kafasını. "Olmaz, sen kesin sevgili yaptın değil mi? Yemem ben inkar etme sakın. Şu gözlerindeki ışıltıya bak. Annenle şehre ilk taşındığımızda vardı gözlerinde böyle bir ışıltı. O gün bugündür aynı ışıltıyla yaşıyorum ben."

Kerem utanarak başını eğdi.

"Şey... Azıcık olabilir öyle şeyler ama kim olduğunu diyemem. Utanıyorum zaten baba, annemle konuşmam lazım. Hem kim bilir neler yaptın da annemi böyle etkiledin kim bilir... Yaşlı kurt seni." Mahir kahkaha attı. Oğlunun eli yanmasın diye fırın eldivenini alarak milföyleri aldı ve tezgahın üstüne koydu.

"Bir şey yapmama gerek var mı? Sevgim yetiyordu ona hep." Celal yüksek istekleri olan biri olmamıştı hiç, yine de Mahir onun elini sıcak sudan soğuk suya sürdürmemişti. "Aman sevgin değil de başka şeyler de yetmiş gibi..." Kerem arsızca kıkırdarken Mahir oğlunun kafasına hafifçe vurdu.

"Kırarım bacaklarını, konuşmaya bak."

"Aman ya baba bilmiyoruz sanki, sizin evdeki seslerinin yüzünden Doruk gece benimle uyuyor. Ne diyor biliyor musun? Babam annemi gıdıklıyor." Kerem'in kahkahası büyüdü, dün gece de aynısı olunca artık söyleme gereksinimi duymuştu.

"Ulan çoluk çocuğun maskarası olduk. Niye demiyorsun bugüne kadar?" Kendi çenesini sıvazladı Mahir, Celal çok utanacaktı muhtemelen. "Siz kendi sesinizi duymuyor musunuz baba Allah aşkına? Sağır sultan duydu, İstanbul'a kadar gitti sesiniz nasıl fark etmediniz."

Kerem çaydanlıkta kaynayan suyla beraber çayı demledi ve altına su koydu yeniden. Dolaba yönelip salatalık çıkardı ve bıçağa yöneldi. "Seni elime bir alırım Kerem işte o zaman İstanbul'a gider sesimiz. Sen böyle konuşmaya utanmıyor musun?"

"Yoo.. niye utanayım ki? Siz yaparken utanmıyorsunuz da ben mi utanacağım? O kocana söyle öyle genç kız gibi kıkırdayıp da psikolojimi bozmasın. Kırklı yaşlarda o ya!" Nasıl hala cilveli olabilirdi aklı almıyordu Kerem'in.

O kırk yaşında olsaydı değil kıvırtıp oynaşmayı, mezarını hazırlamaya başlardı bile. Geçen gün bel ağrısından yataktan kalkamamıştı gencecik oğlan.

"Sus Celal duymasın, sonra kıpkırmızı yanaklarla küçücük çocuk gibi dolaşıyor." Gerçi çok da güzel oluyordu ama tripli olup bir kaç gün yanaşmıyordu Mahir'e. Sonra kocasının özlemine dayanamayıp kendisi yanaşıyordu.

"Aman aman onun cilvesini utancını yesinler, bir ara odaya kapatıp zorla ders alayım. Baksana senin gibi adamı ne hale getirmiş." Mahir ne varmış benim gibi adamın diyerek bir miktar atarlandı.

Güzel eşine bir tek o yakışmak istiyordu elbette.

"Yani babacım şimdi annemin dediğine göre başını kaldırıp da bakmıyormuşsun kimseye. Hatta neydi adı... Hah şerife diye bir kız deli oluyormuş sana ama sen istememişsin. Ne adamsın varya... Kim bilir annemden habersiz kimleri reddettin?!"

Mahir'e gelen ve onu sevdiğini söyleyen çok olmuştu evli olmasını bile göz ardı edip fakat Mahir eşinden gizli hepsini reddedip kesinlikle eşini çok sevdiğini dile getirmişti hepsine.

"Bak bunları Celal duyarsa o benden sakladığın sevgilini bulur, FSM köprüsünden sallandırırım. Aktan amcan da yardımcı olur bana." Kerem ya diyerek babasının boynuna atladı. "Dokunma benim aşkıma, tamam demeyeceğim bir şey falan."

Mahir oğlunu kaldırıp tezgaha oturttu.

"Bir kaç gün içinde bulmazsam adam değilim, gerçi senin dilin rahat durmaz kendin söylersin ama olsun." Kerem dudak büzdü, tam babasına laf edecekken telefonuna mesaj geldi. Cebinden çabucak çıkarıp kontrol etti.

Turan askım sevgilim canım birtanem🌼:

Babana bizimle ilgili bir şey dedin mi bilmiyorum ama kahvaltıya gelsem garip karşılanır mı?

Yani seni de zor duruma düşürmek istemem güzelim.

Kerem heyecanla gezdirdi parmaklarını klavyede, kalbi resmen uçuyordu. Ona nasıl sevgilim diyeceğini bile bilmiyordu.

Siz:

Şey.. abime desen geliyorum eksik var mı diye. Ben daha söyleyemedim, utandım da birazcık.

Bir de anneme anlatmam lazım önce, olur mu senin için de?

Babasının masayı hazırladığını görse de önemsemedi. Doruk sevinç çığlıkları ata ata mutfağa girmişti. " Babam! Anneme kahvaltı mı hazırlıyorsun?" Mahir oğlunu kucağına alıp başını salladı, şakaklarından öptü.

"Evet yavrum, hadi anneni uyandır ama çenesinden öp tamam mı en çok orayı seviyor." Oğlan başını sallayıp babasının kucağından inip annesinin odasına doğru koşmaya başladı.

Turan askım sevgilim canım birtanem🌼:

Tamam, benim için sorun yok güzelim. Sen ne zaman kendini hazır hissedersen o zaman söyleyebiliriz.

Ben Ahmet Can'a yazıyorum şimdi.

Oğlanın gülümsemesi bir türlü solmazken tezgahtan indi. "Çok güzel bir sabah ya, ay ne güzel bak baba."

"Bugün fırtına var..."

"Ay ama ne güzel fırtına değil mi?"

"Az önce evin çatısı uçtu Kerem."

"Of baba ya!"

📍

Bölüm nasıldı?

Sizi seviyorum ♥️🌼

İnci TaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin