☘️ 23

2.1K 266 124
                                    


Keyiflice okuyun la

Yorumlarınızı bekliyorum

📍

İki gün sonra;

Kurt'un zar zor ikna ederek susturup durdurduğu ikili kendi aralarında da durum değerlendirmesi yapıp kenara çekilmişlerdi. Turan sevgilisinden bir şey saklayamayacağı için her şeyi Kerem'e anlatmış oğlandan da ağzını açma sakın direktifi alınca hepten çenesini kapatmıştı.

"Aşkım bak sana bu atkıdan öreceğim, hem de mor renk!" Kerem bülbül gibi şakırken enerjisi Turan'a da geçmiş olmalı ki oğlana büyükçe gülümsedi, kendi odasında kendi koltuğunda dupduru güzelliğiyle adamın nasıl da başını döndürüyordu.

"Mor biraz şey kaçmaz mı güzelim?" Avuç içleri nasıl da kaşınıyordu öyle, şimdi bu güzel beden kucağında olsaydı da avuçlarını doldurabilseydi. "Kötü mü olur?" O meşhur büzülen dudaklar... Puantiyeli bile örse giyerdi şüphesiz.

"Yok sevgilim... Sen ne örersen ne alırsan giyerim ben, yeter ki sen beni düşünmüş ol." Kerem cilveli bir yaa demiş elindeki Türk kahvesini küçük masaya koymuştu. "Şey azıcık kilitleyemez misin kapıyı? Hm? Ben biraz sana sarılmak istiyorum da çünkü." Alttan alttan bakıyordu sevgilisine, Turan'ın ona karşı attığı hayran bakışlar hoşuna gidiyordu çokça.

"Kapatırım tabii yavrum ben de özledim seni, uzaktan konuşmak yetmiyor bana artık." Eskiden dokunmazken sabretmek kolaydı fakat bir kez dokundun mu uzak durması çok zordu. Sınanıyordu Turan.

Ayağa kalkıp sakince kilitledi kapıyı ve yerine oturarak oğlanın yanına gelmesini bekledi. Kerem neşeli bir biçimde yerinden kalktı ve seke seke Turan'ın kucağına gitti. Genç adam oğlanı sarmalayıp çenesinden başlayarak öpmeye başlarken Kerem kıkırtılarını ortama salıyordu.

Ellerini adamın omzuna yerleştirdi, köprücük kemiğini öpmüştü Turan. "Bebek kokulum... Gerçekten çok güzel bir bebeksin Kerem, bunca yıl bundan mahrum kalmam çok büyük bir acımasızlık." Kerem hülyalı bir şekilde iç çekti. "Bir de bana sor..."

"Sen neden bunca yıl bana hiç demedin? Ben hep senin bana küçük kardeşinmiş gibi davranmana katlanamazdım. Hep senin yüzünden böyle oldum ben." Minik, yumruk yaptığı elini adamın göğsüne vurdu. Turan ise o minik yumruğu tutup koklayarak öptü.

"Nasıl diyebilirim ki güzelim? Anneni babanı tanıyorum, abi kardeş gibi büyütüldük bunca zaman... Ben nasıl fark ettim onu bile bilmiyorum, bir gün bir baktım yüzün gözün bakışın gülüşün hiç aklımdan gitmemeye başlamış, dört yanım sen tarafından kuşatılmış." Oğlanın çok hoşuna gitti bu kelimeler. "Beni çok seviyorsun değil mi?"

Adamın üniformasıyla oynuyordu şimdi de..

"Çok... Belki de her şeyden fazla." Adam geriye yaslanıp gözlerini kapattı ve güzel kokuyu uzun uzun içine çekti. Kerem yerinde kıpırdanıp kucağa daha da yerleşmiş içi de heyecanla dolmuştu. "Akşam bize gelecek misiniz? O salak Yavuz da gelecek mi?" Kerem'in hiç kendi derdi yokmuş gibi ablası, Yavuz ve Kurt üçlüsünün arasında hayatını heba ediyordu.

"Geleceğiz, çaktırma ama annem sana incili bir kolye almış. Boynuna yakışır tatlı oğlanın dedi sabah, senin kadar zarif olmasa da idare ediyor işte kolye." Oğlanın gülücükleri hiç eksik olmuyordu yüzünden. "Yaaa Mahfiruzeciğim, biricik fahri kaynanam bana hediye mi almış! Yerim onu ben! Ay ama bana hep hediye alıyor zaten, o nedenle hep favori teyzem olacaktı o benim." Duraksadı, sevgilisinin gözlerinin içine baktı derince.

"Şimdi ise şey olacak... Kayınvalidem. Değil mi?" Ama üniformanın cebiyle oynayarak nazlı nazlı Turan'a bakarsa adamın nasıl nutku tutulmazdı ki! "Evet, öyle olacak." Büyük eliyle oğlanın ince belini okşuyordu usulca.

İnci TaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin