☘️ 21

2.5K 280 81
                                    

Keyiflice okuyun la

Yorumlarınızı bekliyorum

📍

"Ee oğlum senin küçük boy nerede? Yavuz?" Mahir masaya oturan sürpriz misafirle konuştu, Turan simit ve poğaça almış, Ahmet Can'ın eline tutuşturmuştu. " O kalkmamıştı Mahir amca, tek geldim. Kötü mü yaptım?"

Adamın gözünün içine pür dikkat bakıyor, tepkisini ölçmeye çalışıyordu. Daha minik sevgilisine bile göz atamamıştı.

"Yok oğlum estağfurullah, iyi ki geldin. Bir ara program yapalım da hep beraber kebapçıya gidelim." Mahir'in keyfi yerindeydi epey, güzel eşine tereyağlı ekmek hazırlayıp önüne koydu.

"Vallahi çok iyi olur Mahir amca, ne zamandır Urfa çekiyordu canım zaten." Sonunda ilk yudumunu aldı çaydan, Ahmet Can dostunun sırtına vurdu hafifçe. "Çöpşiş yarışına var mısın? Yenersem motorunu alırım." Turan birden her şeyi unuttu gitti, eğer görseydi sevgilisinin ona pür dikkat bakıp ilgi beklediğini, asla şiş mevzusuna girmezdi.

"Varım tabii!" Lan diyemiyordu aile içinde, büyüklere saygısı efendiliğindendi. "Ben yenersem de nikah şahidim olacaksın." Masada oolamalar başlarken Kerem elinde bıçağıyla kalakalmıştı.

Ee onun nikah şahidi Jack Efron olacaktı, ne demek Ahmet Can nikah şahidi olacak? Bunu asla kabul edemezdi Kerem.

"Olmaz!"

Ahmet Can tam tamam diyecekken kardeşinden çıkan olmaz lafıyla Kerem'e döndü. "Hayırdır? Seni ne ilgilendirir bu mevzu?" Hemen Turan'a döndü. " Olur kardeşim, tabii olurum."

"Nikah şahidi dediğine göre var birileri." Celal'in ağızdan laf almak için konuşmasına karşın Turan samimice gülümsedi. "Yani var bir gönül dağlayanımız Celal amca, Allah nasip ederse de evleniriz. Etmezse de canı sağ olsun."

Asker olduğundan mütevellit ağır abi yanı ağır basıyor, her lafı bağcılar kekolarıyla aynı noktaya çıkıyordu.

Kerem yanan yanaklarını tuttu bir kaç saniye, kendini toparlamalı ve abisine laf söylemeliydi. "Ay abicim sonuçta gelin hanım hanımcık şey seni nikah şahidi olarak ister mi bilmem... Ben olsam! İstemezdim." Ben olsamı öyle vurgulu söylemişti ki lafı hemen anladı Turan.

Mecburen yenilecek, motorundan olacaktı.

"İyi ki sen değilsin o halde, küçük lağım böceği seni." Ahmet Can, Kerem'in sevmediği zeytin ezmesini oğlanın ekmeğine sürüp zorla ağzına sokarak kardeşiyle minimal bir boğuşma içine girdi. "Dursana oğlum bir!"

Turan tek eliyle Ahmet Can'ı yakalayıp kenara çekti ve oğlandan ayırdı. "Hadi Kerem daha küçücük, sen kazık kadar adamsın utanmıyor musun?" Güzel sevgilisinin çenesi nasıl da kızarmıştı öyle. Sikerdi böyle işi Turan, miniğinin uzanan her parmağı kırardı cekinmeden.

"Abicim bu bizim normal halimiz, her saniye böyleyiz biz. Hem sende de var bir haller de neyse." Mahir ve Celal ikilisi dahi bu ilişkiye alışmış olduğundan ikilinin birbirlerini dövmesine karşın sakince kahvaltılarını yapıyorlardı.

"Yok ya çenesi kızarınca..." Ahmet Can he canım diyerek çayını yudumlamaya devam etti. Kerem, Turan rahatlasın diye ona ithafen konuştu. "Turan... Abicim, bizim abimle her zamanki halimiz bu. Mesela sabah onun yüzüne uyurken konfeti patlattım. Bak kaşına!"

Yaptığı şeyden gurur duyuyor gibi gülümsemesine nasıl olurdu da dayanabilirdi Turan. Onunla nasıl bir ömrü sağlıklı bir kalple geçirecekti bilmiyordu.

"İyi yapmışsın, hak etmiş." İnci dişlerini gösteren adam karşısında eriyecekti şimdi Kerem. Bu Yunan tanrılarını anımsatan adam resmen sevgilisiydi. Hatta öyle ki az önce evlilikten dahi bahsetmişti. "Ay iyi mi yaptım! Evet evet... Çok iyi yaparım hep."

İnci TaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin