Keyiflice okuyun la
📍
"Baba çok özledim seni ben! Of aşkım insan bu kadar uzun süre gezer mi ya?" Kerem babasının göğsüne yaslanmış halde kapıdan dahi içeriye girmesine izin vermeden sokuldu. Üç gündür o kadar özlemişti ki bir ara peşlerine takılacak kadar oldu.
"Bebeğim içeriye geçsek önce hm?" Celal, çatladığı için dudaklarına krem sürerken kocasının ve oğlunun içeriye geçmesini bekliyordu. "Benim yerime şununla gittin ya tatile, çok kırgınım çok."
Celal kıkırdadı, zafer benim dermiş gibi.
"Herkes kendi Mahir'iyle gezsin bebeğim." Gülümsemesi kahkahaya dönüşürken konuştu Celal, oğluyla uğraşmak keyif veriyordu ona da. "Baba ya duydun mu ne diyor? Çok kötüsün anne! Ben de bir gün Mahir bulacağım kendime bak gör!"
En içten dileklerini iletti Celal. "Amin, inşallah güzelim. İnşallah Mahir gibi bir adama denk gelirsin." Kerem sonunda babasından ayrılıp geriye çekildi ve kendince dünyanın en güzel haberini verdi.
"Ay size güzel haberi veriyorum! Turan abi geldi! Hem de artık burada olacak hep." Kalbi adını bile söylediğinde gümbürdüyordu, içi çiçek bahçesiyle çevreleniyordu sanki.
"Heyt be aslanım gelmiş demek, Kurt da geldi, Aktan haber verdi bize de. Galiba aynı karargahta olacaklar." Kerem için sıradan bir haberden ilerisi değildi, keza Kurt'u sevmezdi.
Zaten hangi iki egoist birbirini severdi ki?!
"Aman çok da önemli değilmiş bu, inşallah o şam şeytanı gelmemiştir." Homurdanmasına Mahir gülüp oğlunun alnını öptü.
"Kahveni özledim ama nolursun tuz kullanma, kahverengi kutudaki şeker. Tamam mı yavrum... Hadi bakalım." Oğlunun kalçasına vurup onu mutfağa gönderdi.
Kerem ise dün yaşadığı andan dolayı kıpkırmızı kesilerek yaptı kahveyi, adama tuzlu kahve yapmıştı resmen. Rezilliği ustündeydi fakat onu utandıran asıl şey Turan abisinin kahveyi bile isteye içmesiydi.
Adam telve bile bırakmamıştı.
Yüzünü saçma bir tebessüm sardı, kendisini yeni yetme bir aşık gibi hissetti bir an. Sonra hemen toparlandı, o bu dünyada olabilecek en sinsi ve yaramaz pasifti, asla böyle saf duygulara sahip olamazdı.
"Saçmalama Kerem! Sakın aptal duygulara kapılayım deme." Turan abisinin ona asla o duyguyla bakmayacağı açıktı, üstelik Yavuz onun ne mal olduğunu bildiğinden iş her türlü boka sarardı.
Şeker olmasına dikkat ederek yaptı kahveyi, babasına, salona götürdü yavaşça. Mahir eşinin dudaklarından minik bir öpücük çalıp kahvesini uzatan oğlundan aldı fincanı. "Ee biz yokken neler döndü evde?"
"Doruk okulda biliyorsun babacım, Ahmet Can abicim de çalışıyor, rutin. Ablam ise... Şey siz karışmayın ama sevgilisiyle tartıştı." Ablasını belli etmese dahi çok seviyordu ve bu nedenle Yavuz'la olmasını çok istiyordu.
Yavuz onu bebeği gibi sever, sarardı.
"Ben konuşurum kızımızla. Sende peki? Rahat durmamışsındır." Kerem kıkırdayıp annesinin kucağına yönelip oturdu. Celal oğlunun saçlarını okşayıp öptü. "Yavuz'la tartıştık biraz, küstüm ona."
"Ne yaptın çocuğa?"
Kerem inanmazca baktı babasına. "Ya ben niye suçlanıyorum? Belki o yaptı?" Dudaklarını büzüp burnunu havaya dikti. "Oğlum... Yavuz'u da tanıyoruz seni de biliyoruz. Ne yaptın?"
"Bu sefer o kırdı kalbimi, ben bir şey yapmadım." Zaten böyle bir durumu da ilk kez yaşıyordu. "Pekala, o zaman gönlünü alır. Biliyorsun siz birbirinize çok değer veriyorsunuz." Mahir kahveyi yudumlayıp beğendiğine dair mırıltılar çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İnci Tane
General Fictionintersex birey içerir. Yılgın kitabının devamıdır... mpreg kurgudur.