Şarkı: Jenny- the studio killers
————————————————
Hemen koşup arabanın kapısını açtım ve içerde yatan kadını kucağıma alıp yere yatırdım. Başından darbe almıştı. Çok kanaması vardı. Yan koltuğundaki çantasını aldım. Tam o sırada bir kaç kadın geldi ve beni götürmeye çalıştı. "Bırakın! O benim arkadaşım!" Dedim ve beni tutan kadınları ittirdim.Çantayı açtım, içinden cüzdanı çıkardım. Kimliği çıkarıp baktığımda gözlerime inanamadım. Bu depremde vefat eden arkadaşım Büşra'ydı. Kendimi tutamadım ve orada ağlamaya başladım.
Bu kız en sevdiğim ve kaybettiğim arkadaşlarımdandı. Aradan yaklaşık bir yıl geçmişti. Bu kadar süre sonra Onu görmeyi hiç beklemiyordum.
Bu- bu gerçekten de O muydu? Kimliği buğulanmış gözlerimle incelemeye devam ederken bir yandan da etraftaki insanlara sesleniyordum. "Ambulansı arayın!". Ama bu gerçekten de Oydu. İsmi, ikinci ismi ve soyadı. Büşra Vera Akbulut.
O kadar zaman geçmesine rağmen neden benden saklamıştı? Aklım hala almıyordu. Cenazesine gittiğim eski en yakın arkadaşım kaza yapmış, karşımda yedi seksen uzanıyordu. Bir süre sonra siren seslerini duydum. Hemen kızın başından kalktım ve koşarak arabaya doğru ilerledim. Ben arabaya geldiğimde ambulans daha yeni gidiyordu. Arabaya oturdum. Derin bana baktı ve endişeli bir şekilde, "Ravza, iyi misin?" Dedi.
"Şuan vakti değil. İyiyim bir şey olmadı." Dedim çatık kaşlarla. Bir süre sezsizce bekledik ve sonra önümüzden ambulans geçtiğinde arabayı döndürüp ambulans aracını takipe aldım. "Kemerin takılı mı?" Diye uyardım Derin'i. Çünkü önümdeki aracı kayıp etmemeliydim.
Baloya daha 4-5 saat vardı. Bu yüzden rahattım. Bir süre sonra hastaneye vardık. Hastanenin adını fotoğrafladım ve Derin'i eve bırakmak için tekrar yola koyuldum.
🩸🍷🩸
Oturduğumuz sokağa giriş yaptığımızda telefonum çaldı. Telefonu Derin'e verdim. "Sen cevaplar mısın?" Dedim. Telefonu aldı ve açıp konuşmaya başladı. "Kimmiş arayan?" Diye sordum.
"Gloria. Nerde olduğumuzu merak etmişler. Eve gelmişlerde."
"Tamam. Ben şimdi seni eve bırakacağım. Siz takılın, hazırlanın. Aklınız bende kalmasın. Bir yere uğramam gerekiyor. Okay?"
"Tamam. Ama lütfen başını belaya sokacak bir şey olmasın. Bu gün senin için güzel geçsin istiyorum." Dediğinde eve geldik.
Aynı anda arabadan indik. "Gideceğini söylemiştin?" Dediğinde ona döndüm. "Motorla gideceğim." Dedim ve eve girdim. Kızlar evde oturmuş bizi bekliyorlardı. Büyük ihtimalle Derin onlara anahtarı vermişti. Kızlara selam verip üst kata çıktım. Dolabımdan motorcu ceketimi çıkardım ve üzerime geçirdim.
Aşağıya indim ve kızlara bakmadan anahtarı alıp çıktım. Çıkarken arkamdan Melek seslenmişti. Ama Ona cevap verecek vaktim yoktu. Hemen hızlı adımlarla garaja indim. Kaskımı kafama geçirdim ve telefondan yol tarifini açarak yola koyuldum.
Şuan çok hızlı gidiyordum. Giderken başıma bir şey gelmemesi için dua ediyordum. Büşra'ya umarım bir şey olmazdı. Bu zamana kadar bütün eski sevdiklerimi kaybetmiştim. Geriye sadece üçü kalmıştı:
Haris
Erva
Derin
Hastane bize biraz uzaktı. Ama bulamamam için hiç bir sebep yoktu. Vefat etmesinden yaklaşık bir yıl geçmiş olan arkadaşıma gitmemem için bir sebep yoktu. Bu zaman kadar neden benden saklamıştı acaba? En çok merak ettiğim şey buydu.
Ben balo için hemen hazırlanırdım. Benim için bir sorun yoktu. Önemli olan, Onun iyi olup olmayacağıydı. Hastaneye vardıktan sonra hemen koşarak içeri girdim. Kaskımı bile çıkaramadan bir tane hemşireye "Büşra Vera Akbulut. Nerde acaba?" Dediğimde bana sanki, "sana güvenemem." Der gibi bakıyordu.
"Neyi oluyorsunuz acaba hastanın?" Dediğinde kaskımı çıkarmak yeni aklıma gelmişti. "Ravza Marx. Hastanın arkadaşıyım. Dediğimde, hemşire sanki bir şey hatırlamış gibi irkildi. "Hastanın yerini söyleyemem. Özel bilgidir."
"Sizi işinizden etmemi istemiyorsanız bana yerini söyleyin!" Dedim sinirle. Kadın pes etmiş bir yüz ifadesiyle, elindeki belgeleri karıştırmaya başladı. İçimden zafet çığlıkları atarken yüzümdeki gülümsemeyi durduramadım. O esnada hemşire başını belgelerden kaldırdı. "112. Oda. Kolidor boyunca ilerleyin sonra sola dönün. Oda solunuzda kalacaktır." Dediğinde teşekkür edip tarif ettiği yolu ilerlemeye başladım.
Odanın olduğu kolidora geldiğimde bekleme koltuğunda oturan iki tane kırklı yaşlarda karı koca olduğunun düşündüğüm kadın ve adam. Sağ tarafımdaki duvara sırtını yaslamış, oda da yatan Büşra'ya bakan yirmili yaşlarda da bir tane genç vardı.
Adam ve genç siyah takım elbise giymişlerdi. Kadın ise siyah bir kalem etek, beyaz gömlek ve siyah blazer ceket giymişti. Boynunda ise pırlanta olduğunu düşündüğüm birden fazla kolye vardı.
O oda da Büşra yatıyordu. Acaba Onu tanıyorlar mıydı? Çareyi sormakta buldum. "Merhaba. İçerde yatan kişiyi tanıyor musunuz?" Dediğimde, çocuk beni ayaklarımdan başlayarak yüzüme kadar süzdü. Sonrasında sabah çıkmadan önce çektiğim doğal eyelinerime baktı. O sırada bende onu incelemekle uğraşıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korku Kadehi
HorrorParmaklarımı pürüzlü, keskin taşlarla bezenmiş kadeh de gezdirdim. Büyükeyici bir güzellikteydi. Kutusunun üzerinde bulunan bir yazı dikkatimi çekti. Kutu da "Korku Kadehi" yazıyordu. Demek ki ası buydu. Bu güzeller güzeli siyah kadehin hayatımı der...