Şarkı: Isabel LaRosa - eyes don't lie ( slowed + reverb)
——————————————
Hızlı adımlarla Balamir'in olduğu odaya doğru yürümeye başladım. Arkamdan da Taylor geliyordu. Acaba bana ne yapacaklardı? Çok stresliydim. Aklım da hala bir yandan bizimkilerdeydi. Acaba onlar şuan ne yapıyorlardı?Kapının önüne geldiğimde derin bir nefes aldım. Taylor'da bana yetişti. Kapıyı açtığında içeri girdim. Geldiğimde oturduğum yere tekrar oturdum ve karşımda duran adama ve Nail'e baktım. Yanlarına birde Taylor eklendi. Balamir bana ifadesiz bir şekilde baktı. "Partide miydin?" Dedi.
"Galiba size Nail söyledi. Ve evet. Okulun balosundaydım. Hatta Taylor'da oradaydı." Dediğimde, Taylor gülümseyerek başını salladı. Balamir tekrar bana döndü.
Karşımdaki adamın yüzündeki ciddiyet kayboldu ve dudaklarının kenarları kıvrıldı. "Ravza, aramıza hoş geldin."
Anlayamadığım için kaşlarımı çattım. "Anlayamadım?"
"Artık bir yanlış anlaşılmaya ortaksın." Dediğinde baya şaşırmıştım. Ben bir mafyayla ortak mıydım?
"Peki... peki o nasıl canlandı? Yani aklım almıyor. Ben onun cenazesine katıldım."
"Vakti geldiğinde herşeyi öğreneceksin. Bu sadece burda bulunanlar arasında bir sır olarak kalacak."
"Tamam. Beni ne zaman bırakacaksınız? Arkadaşlarım beni çok merak etmişlerdir." Dedim gülümseyerek. Yaşadığım için çok mutluydum. Ne kadar buraya bayıltılarak getirilsem de.
Emily, Balamir'e baktı. "Nail onu götürsün. Şüphe uyandırmayalım." Dedi gülümseyerek. 'Bu kadın niye bu kadar gülümsiyor?' Diye düşünmeden edemedim. Fazla neşeliydi.
Ama Taylor'un çocukken bile tanıştırmadığı ailesini bu şekilde tanımak beni çok olmasada üzmüştü. Nede olsa bir geçmişimiz vardı. Değil mi?
Nail ayaklandığında bende ayaklandım. "Benimle gel." Dedi ciddi bir tavırla.
Bu hiç Taylor gibi şakacı, eğlenceli değildi. Tam tersine çok ciddiydi. Giderken konuşmak için konu açmaya çalışacaktım. Çünkü yolumuz uzun gibi duruyordu.
Tam odadan çıkarken Balamir'e döndüm. "Telefonum?" Diye sordum.
"Nail verir." Dedi.
Başımla onaylayıp beni bekleyen Nail'e döndüm. Ama çok yakındık. Aramızda bir karıştan az mesafe vardı. Başımı kaldırıp önümde duran Nail'e baktım. Boyu o kadar uzundu ki ona bakmak için kafamı kaldırmam gerekiyordu. Kaşları çatık, gözleri kısılmış şekilde bana bakıyordu. Arkadan bir öksürük sesi geldiğinde gözlerimi Nail'den çektim. Nail'de bana arkasını dönüp ilerlemeye başladı.
Bende hızlı adımlarla onu takip etmeye çalışıyordum. Ama çok hızlı yürüyordu! Sonunda ona yetişmek için hafif tempolu bir şekilde koşarken buldum kendimi. Bir yandan da kendime gülüyordum.
Sonunda çıkış kapısına geldiğimizde, Nail kapıyı açtı ve geçmem için bana yol verdi. "Saol." Dedim, ama cevap gelmedi. Şaşırdık mı? Hayır.
Dışarı çıktığımda soğuk hava açıkta kalan bacaklarımı sardı. Bahçeyi aydınlatan birkaç tane sokak lambası vardı. Lambalar sayesinde kocaman olan bahçeyi görebiliyordum. Bahçe son derece kasvetli ama bir o kadarda ihtişamlıydı. Etraftaki kar, çimlerin üzerini hafif bir şekilde örtüyordu. Melek şeklinde bir kaç tane heykel vardı, ama üzerlerinde ufak tefek sarmaşıklar vardı. Bahçenin en kuytu köşesinde küçük, melek şeklinde kolonları olan, geniş camlı bir yapıt vardı. Bir nevi kış bahçesi gibi görünüyordu.
Ben bahçedeki o kış bahçesine benzer yere odaklanmıştım ki Nail bana seslendi. "Araba burada." Dedi.
Arkamı döndüm ve Nail'in gittiği yere doğru yürümeye başladım. Çok uzaklaşmamıştı. Sakin adımlarla arabaya vardım. Arabanın kapısını açtım ve ön koltuğa geçtim. Çoktan açılmış olan klimaya elimi uzattım ve soğumuş ellerimi ısıtmaya başladım. Ben ellerimi çekerken yola koyulmuştuk. Sezsizlikten şimdiden sıkılmıştım. Konu bulmaya çalıştım. Sonra aklıma gelen ilk şeyi sordum.
"Kaç yaşındasın?"
"Ne yapacaksın?" Dedi, buz gibi bir sesle.
"Konu açmaya çalıştığımın farkında mısın?" Dedim.
Nefes verdi. "23 yaşındayım. Sen kaç yaşındasın?" Dedi, ama pek ilgileniyormuş gibi durmuyordu.
"19 yaşındayım." Dediğimde bir yandan da konuşacak bir şeyler daha arıyordum, ama maalesef. Beynim artık durmuştu adeta. Tek düşünebildiğim kızlar ve Büşra'ydı. O neredeydi? Neden Balamir bu bilgiyi söylememişti? Aklımda deli sorular...
"Okuyor musun?" Diye sordum. Ama sonra aklıma gelen şeyle kendime kızdım.
"Ben okulu bitirdim." Dedi. 23 yaşındaydı. Herhalde bitirecekti okumayı!
"Kusura bakma unutmuşum." Dedim, utangaç bir tavırla.
🩸🍷🩸
Eve yaklaşmıştık. Birbirimizle konuştukça açımıştık artık. "Taylor'la aranda bir şeyler var mı?" Diye sordu bir anda.
"Hayır. Biz birbirimizden pek hoşlanmayız."
"Ama balo da en son-"
"Hayır, hayır. Düşündüğün gibi değil." Dedim aceleyle. Böyle bir yanlış anlaşılma olmaması için böbreğimi verirdim.
"Ağız okumayı bildiğimi söylemiş miydim?" Dediğinde, gözlerim fal taşı gibi açıldı. Aklımda Taylor'un baloda kurduğu o cümlesi yankılandı.
Dönüp bir kaç saniye bana baktı sonrada önüne dönüp kahkahalarla gülmeye başladı. "Ne yapmaya çalışıyorsun?" Dedim, ciddiyetimi toplamaya çalışarak. Ama başaramadım.
"Tamam, boşver. Geldik zaten." Dedi. Başımla onu onayladım. Arabayı evin önünde durdurdu. Cebinden telefonumu çıkardı ve bana uzattı. "Bir şey olursa yazabilirsin. Numaramı kaydettim." Dediğinde bir süre dondum.
Numarasını vermişti!
![](https://img.wattpad.com/cover/361310434-288-k1681.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korku Kadehi
رعبParmaklarımı pürüzlü, keskin taşlarla bezenmiş kadeh de gezdirdim. Büyükeyici bir güzellikteydi. Kutusunun üzerinde bulunan bir yazı dikkatimi çekti. Kutu da "Korku Kadehi" yazıyordu. Demek ki ası buydu. Bu güzeller güzeli siyah kadehin hayatımı der...