Şarkı: Doja cat- Wine pon you (speed up)
————————————————————
Telefonun ekranında ben ve Taylor vardık. Taylor, benim yüzümü lavabda silerken çekilmişti fotoğraf. Tam konuşacaktım ki, Xaiver "İnsanların özel hayatına saygı duy azıcık Derin." Dedi dalga geçerek. Sinir seviyem hat safa olmuştu artık. "Neyin özel hayatından bahediyorsunuz siz yaa! Benim uykum geldi. Hadi, herkes kendi odasına!" Sesim o kadar sinirli çıkmıştı ki. Xaiver'in yüzündeki sırıtış bir anda silindi.Taylor, "Bir tane boş oda var sadece. Orda kim kalıcak." Dedi.
"Rumeya'la Melek kalır." Dedim direkt.
"Tamam. Derin'le Sana da koltukları açarız. Olur mu?" Dedi Xaiver.
"Tamam." Dedi Derin.
Koltuğa oturup, Xaiver'in üst kattan örtüleri alıp gelmesini bekledim. Taylor'da, Rumeysa'yla Melek'in örtülerini odalarına götürüyordu. Xaiver, bize örtüleri ve yastıkları getirdi. Sonrasında "İyi geceleer." Dedi ve ışıkları kapatıp gitti. Evleri büyüktü bu yüzden her yerde kapı vardı. Oturma odasının içinde bulunan kapı aralandı. O oda da Rumeysa ve Melek kalacaktı.
Aralanan kapıyı görünce, ben ve Derin başımızı koyduğumuz yastıktan kaldırdık ve gelen kişiye baktık. Gelenin Taylor olduğunu görünce başımı yastığa tekrar koydum. Su doldurma sesi geldiğinde su içmeye geldiğini anladım. Sonrada seri adımlarla üst kata çıktı.
Bende gözlerimi kapayıp beni bekleyen uykuya kendimi bıraktım.
🩸🍷🩸Bir anda karnımın ağrısıyla uyandım. Etrafa baktım, ama bir şey göremedim. Çünkü her yer karanlıktı. Yastığımın yanında duran telefonumu aldım ve flashını açtım. Etrafa tutup abajuru açmak için ayaklandım.
Abajuru açtım ve Derin'in yanına gittim. "Derin! Kalk ben çok acıktım." Dedim fısıldayarak. Gözlerini aralayıp doğruldu. "Ne yapabiliriz? Birini uyandırmak zorundayız."
"Tamam. Ben birini uyandırırım, saat kaç?"
"Saat iki buçuk."
"Tamam, ben gidiyorum. Döndüğümde tek parça ol." Dedim ve üst kata doğru adımlamaya başladım. Üst kata çıktığımda rastgele bir kapıya girdim. Odaya bir göz gezdirdim. Etrafta buz pateni posterlerini gördüğümde baya şaşırdım. Çünkü bende buz pateni hayranıydım, ve bir zamanlar antremanlarına da gidiyordum. Raflarında da bir sürü kitap vardı. Rafların yanına sezsizce adımladım. Rafların yanına vardıktan sonra kitapları birazcık inceledim.
Rafta romnatik, fantastik ve polisiye kitapları vardı. Polisiye ve fantastiği anlarım, ama Taylor'un romantik okuyacağı aklıma gelmezdi. Taylor'un yanına gidip onu hafif hafif dürttüm. Gözlerini hafif aralayıp "Ne işin var burda?" Dedi. "Çok acıktım. Yiyecek bir şeyler var mı?" Dedim. Yatakta doğruldu. Yüzünü inceledim, saçları baya dağılmıştı ve gözlerini ovuşturuyordu. Üzerinde lacivert bir pijama vardı, odası gibi.
Kalktı ve kapının çıkışına doğru ilerledi, bende onu takip ettim. Aşağıya indik, Derin oturmuş telefona bakarak bizi bekliyordu. O son yaptığından sonra Taylor'un yüzüne bakmıyordu. Utandı galiba.
-Aman utansın. Hak etti.-
"Ne yemek istersiniz Oburx'ler? Ne hazırlayayım size?" Dedi Taylor.
"Seni uyandıran biziz, ne istiyorsan onu hazırla."
"Tamam. Sandviçe ne dersiniz?" Dedi. Bizde Derin'le aynı anda "Olur." Dedik. O da malzemeleri çıkarmaya başladı. O sırada bende Taylor'a dönüp "Yapılacak başka bir şey var mı?" Dedim.
"Meyve suyu çıkarabilirsin."
"Tamam." Dedim ve buzdolabına doğru ilerledim. Kapağını açtım, ve buzdolabından elma suyunu çıkarıp masaya koydum. "Bardaklar nerde?" Diye sorduğumda, Taylor çoktan masaya üç tane bardağı çıkarıp koymuştu.
Meyve suyunu bardaklara doldurdum. Tam, üzerinde güzel işlemeleri olan bir bardağı kendime alacaktım ki Derin'de benimle aynı anda bardağı tuttu. Derin, "Ben alıcam, sal bardağı." Dedi. Kafamı Derin'e çevirip "Senden önce ben aldım Derin, asıl sen bırak." Bir süre Derin'le bardağı bir o tarafa, bir bu tarafa çekiştirdik.
Sonunda Taylor'da sandviçleri yapmış, masaya önümüze koymuştu. Kendisine de yapmış oturup yemeye başlamıştı. Bizde Derin'le hala bardak çekiştiriyorduk. Sonunda bıktığım için bardağı bir anda bıraktım, ve elma suyunun hepsi Derin'le benim üzerime boşaldı.
Taylor kafasını sandviçinden kaldırıp Derin'le bana baktı. "Aferin size. Ne olacak şimdi." Dedi. Gözlerimi devirdim ve kalkarak lavaboya gittim. Kapıyı arkamdan örtüp kilitledim. Kıyafetimi silmek için iki üç tane ıslak mendil aldım, ve silmeye başladım. Çıksa bile hala üstüm sırılsıklamdı. Lavabodan çıktım, elimdeki ıslak mendili mutfaktaki çöpe attım, ve Derin'e döndüm. O da üzerini siliyordu. "Taylor nere gitti." Dedim. Başını üzerinden kaldırıp "Bize kıyafet getirmeye gitti." Dedi.
Derin'e iyice yaklaştım ve fısıltıyla, "Saçmalama, tanımadığımız birinin kiyafetini giyemeyiz!" Dedim. Derin kaşlarını kaldırıp bana baktı. "Ama tanımadığın birinin evinde kalırsın." Dediğinde ona gözlerimi devirdim. Koltuğun yanındaki çantamın yanına gittim ve içine baktım. Kıyafet almamıştım! "Kahretsin!" Diye söylendim kendi kendime.
Taylor merdivende belirince çantamın fermuarını çektim ve ona doğru yürüdüm. "Derin'e gri, Sana da siyah sweetimi getirdim. Giyer misiniz?" Dedi. "Mecburuz." Dedim ve elindeki siyah sweeti alıp lavaboya girdim.
Ama bu sefer az önce fark etmediğim bir şey vardı. Lavabonun kenarında bir not vardı. Notu bir çırpıda aldım ve okumaya başladım.
GÖREV:Salı saat 00.00'a kadar, kimsenin haberi olmadan Derin'in işini bitir. Yoksa olacaklar senin tatlı ve acılı ölümünden başka bir şey olmayacak. Seni izliyor olacağım.
İyi şanslar...
Ve benim bu nottan sonra benim tüm algılarım yok oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korku Kadehi
HorrorParmaklarımı pürüzlü, keskin taşlarla bezenmiş kadeh de gezdirdim. Büyükeyici bir güzellikteydi. Kutusunun üzerinde bulunan bir yazı dikkatimi çekti. Kutu da "Korku Kadehi" yazıyordu. Demek ki ası buydu. Bu güzeller güzeli siyah kadehin hayatımı der...