Şarkı: Le ssrafim - smart
_______________________
"Okur musun?" Dedim. Telefonu elimden aldı ve okumaya başladı."Gıcık kardeşi kim?" Diye sordu. Kısık gözlerle ona baktım. Anlamış olacak ki önüne dönüp okumaya devam etti.
Telefonu bana uzattı. "Peki, bu şeyi sana kim söyledi?"
"Orası söyleyen kişiyle benim aramda." Dediğimde, bana yan yan baktı. Sonrada kalktı.
"Ben artık gideyim. Saat geç oldu." Dedi ve odadan çıktı. Bende ışıkları kapatıp, soğuk, tüylerimi diken diken eden yorganın içine girdim.
🩸🍷🩸
Gözlerimi, telefonumdan çıkan tiz alarm sesiyle araladım. Hava hala karanlıktı. Ders 07.30'da başlıyordu. Bu yüzden altıda uyanıyordum. İlk iş olarak alarmı durdurdum ve lavaboya, elimi yüzümü yıkamak için gittim. Tekrardan odaya geldiğimde telefonumu alıp Gloria'ya yazdım:
Ravza: Günaydınn. Bana Xaiver'in numarasını verebilir misin? Bir soru soracağım da.
Gloria: Günaydınnn. Hemen yazıyorum.
Ravza: *Kalp emojisi*
Bir iki dakika sonra Gloria numarayı attı. Numarayı kaydettim ve Xaiver'e yazdım:
Ravza: Günaydın. Ben Ravza. Şu kolye ve yüzük için bir planın var mı?
Xaiver: Sana da günaydın. Maalesef. Herhangi bir planım yok. Senin var mı?
Ravza: Benim aklıma şöyle bir şey geldi: Buz pateni randevusu yapalım hep beraber. Sende orada buzun üzerinde çıkma teklifini edersin. Şarkıyı, kıyafetleri ben ayarlarım.
Xaiver: Güzel fikir. Ne zaman yapabiliriz peki?
Ravza: Uygun olursa hemen bu gün.
Xaiver: Tamam, anlaştık.
Telefonumu da alıp hızla aşağıya indim. Mısır gevreği yaptım. Her zamanki gibi. Telefonumdan video açıp izleyip, bir yandan da yemek yedim. Derin, gözlerini ovuşturarak merdivenlerden indi.
"Ne ara uyandın?"
"Az önce uyandım." Dedim, bulaşıklarımı makineye yerleştirirken. Derin yemeğini daha yeni yemeye başladığında, ben odama üzerimi değiştirmeye çıktım.
Almanya'da forma yoktu. Bu yüzden her gün kombin yapmak zorunda kalıyordum. İlk zamanlarda kulağa çok güzel gelsede, bir süre sonra bunaltmaya başlamıştı. Dolabımı açtım ve bir süre öylece ne giyeceğime baktım. Sonrasında üzerime: Gri, dikey çizgileri olan, bir omzu açık ve sağa doğru bir tarafı uzanan bir kazak. Altıma ise yine gri, diz kapağımın üstünde biten, kargo etek giydim ve kulaklığımı boynuma geçirip telefonumu, sırt çantamı alarak aşağıya indim.
"Derin hemen hazırlanda gidelim." Dedim, çantama suyumu ve buzdolabından çıkardığım hazır, dana jambonlu ve cheddar soslu sandviçi koyarken.
"Tamam, hemen üzerimi değiştirip geliyorum." Dedi ve koşarak, ağzındaki lokmayı bitirmeden yukarı çıktı.
Bir süre bekledikten sonra geldi. "Yok artık Derin! Makyaj mı yaptın?"
"Evet. Sende yapsaydın." Dedi, sinsi bir bakış atarak.
"Doğallıktan yanayım. Ama sırf sana inat yapmaya gidiyorum." Üst kata çıktım. Dudağıma renkli bir gloss, gözümede rimel sürdüm ve aşağıya indim. "Al sana makyaj." Dedim gülerek. Sonrasında da yola koyulduk.
Okul, yürüyerek beş dakikalık bir mesafedeydi. Sohbet ederek yürümeye başladık.
Okula geldiğimizde, karanlık havadan dolayı içeriyi floresan lambalar aydınlatıyordu. Okula girer girmez sıcak hava, üşüyen ellerimi ısırmaya başladı. Derin'le beraber dolaplarımıza doğru ilerledik. Dolaplarımız yanyana olduğu için aynı istikamete doğru ilerledik. Çantamdan dolabımın anahtarını çıkardım ve dolabı açtım. Ders programına baktım. İlk iki dersimiz matematikti, diğer iki dersimiz ise bedendi. Okulda her zaman beden kıyafetlerimiz olurdu bu güzden getirmezdik. Dolaptan kitaplarımı aldıktan sonra kapağı kapattığımda, bir anda karşımda Taylor'u buldum.
Hiç beklemediğim bir anda geldiği için yerimden sıçradım. "Ödümü kopardın!" Dedim sezsiz bir şekilde kızarak.
"Sizin şubeye alınmışım." Dedi pis pis sırıtarak.
"Ne? Nasıl? Tehtid mi ettin müdürü?"
"Yoo. Ben hiç bir şey yapmadım. Müdürün suçu." Deyip yanımdan uzaklaştı.
Sinirlerim bozulmuştu. Ben ondan kaçıyordum, o bana yetişiyordu. Hemde daha ilk günden! 'Keşke okulda kalmasaydım!' Diye düşündüm.
Derin, demir dolap kapağının arkasından gizli gizli bana bakıyordu. "Çok belli ediyorsun." Dedim.
"Ah bee! Başka basıl dinleyebilirim ki ama?"
"Normal bir şekilde dur. En azından pek belli olmaz." Dedim, aramızda geçen tuhaf muhabbete gülerek.
Derin, başıyla kapıyı işaret etti. "Bak, bak, bak! Kimler geliyor!"
Dönüp arkama baktığımda: Haris, Erva, Melek ve David ile karşılaştım.
"Hadi canım!" Dedim omzumun üzerinden Derin'e.
"Rumeysa neredeki?"
"Gelmiştir o. Okula takıntılı bir insan."
On esnada dörtlümüz yanımıza geldi. "Nerelerdesiniz Haris bey? Gözümüz yollarda kaldı." Dedi, Derin iğneleyici bir tavırla.
"Ravza'ya bahsettiğim bir iş ile ilgili işim çıkmıştı oradaydım. Özür dilerim sizinle vakit geçiremedim."
"Sorun değil. İşlerin varsa bizimle ilgilenmen doğru olmazdı. Telafi ederiz." Dedim ama sonra aklıma bir şey daha geldi. "Okuldan sonra buz patenine gideceğiz. Sizde gelin."
"Olur geliriz. Değil mi?" Dedi Melek.
"Evet, evet. Geliriz."
"Tamam." Zilin çalma sesini duydum. "Okuldan sonra görüşürüz o halde." Dedim.
Derin beni durdurdu. "Bir dakika. Haris, senin okulda ne işin var?"Derin haklıydı. Haris burada okumuyordu.
"Sana olan sürprizim buydu. Ben artık burada kalıyorum." Söylediği şeyle şok oldum. Uzun zamandır görüşmediğim en yakın arkadaşım artık burada yaşıyordu!
"Ne? Ciddi misin?" Diye sordum.
"Evet, ciddiyim. Ama sizin sınıfta değilmişim. Melek öyle dedi."
Melek'e döndüm. Başıyla Haris'in dediklerini onaylayınca, üzgün bir şekilde dudaklarımı büktüm.
"Bitti mi?" Diye sordu Haris. Onaylamak için gözlerimi kırptım. Sonrada sınıflara dağıldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korku Kadehi
HorrorParmaklarımı pürüzlü, keskin taşlarla bezenmiş kadeh de gezdirdim. Büyükeyici bir güzellikteydi. Kutusunun üzerinde bulunan bir yazı dikkatimi çekti. Kutu da "Korku Kadehi" yazıyordu. Demek ki ası buydu. Bu güzeller güzeli siyah kadehin hayatımı der...