Şarkı: Madison Beer - Make you mine
_______________________________(Ravza'dan...)
Erva'nın aldığı asimetrik kesim siyah straplez elbisenin fermuarını çektim. Tam olmuştu. Bedenimi tutturmayı becermişti.
Siyah perçemlerime elimle hacim verdikten sonra Sude ablanın aldığı gümüş taşlarla kaplı fuları boynuma bağladım. Bayağı güzel durmuştu. Tamamen hazır olduktan sonra ona bi' fotoğraf atardım artık...
Dudaklarımın içine kırmızı rujumu sürüp dağıttım. Ardından rimelimi sürdüm ve bitti. Bu kadar kısaydı işte benim makyajım. Küçük siyah bir çanta aldım ve içine dudak kremi, telefon, anahtar koyduktan sonra Derin'in odasının önüne geldim.
Kapıyı tıklattıktan sonra içeriye girdim. Toz pembe bir takım giymişti. Altında kumaş pantolon, üzerinde ise düğmeli bir yelek vardı.
"Hayret, elbise giymemişsin," dedim gülerek.
"Vallaha hiç uğraşasım gelmedi. Daha rahat takılmak istiyor canım."
"Şaşkınım. Hazırsan çıkalım?"
"Tamam, haydi." Aşağıya indik. "Erva biz çıkıyoruz. Bir şey olduğu zaman ararsın."
"Merak etme," diye yanıtladı beni. Eşyalarımı son kez kontrol ettikten sonra kapıyı açtım. "Görüşürüz. Geldiğimizde tek parça ol!"
Kararan havada arabaya ilerledim. Bakalım nasıl geçecekti parti. Sadece birkaç dakika eğlenip gelecektik. Sürücü koltuğuna oturup kontağı çalıştırdım. Derin'de yanıma oturduğunda hızla yola koyulduk.
Evleri okuldan birazcık uzaktı. Annesi Mary gerçekten çok iyi kalpliydi. Bazenleri sanki o benim annemmiş gibi hissediyordum.
Sonunda geldiğimizde arabada indik. Evleri müstakil, minnoş bir şeydi. Açık pembe rengine sahipti. Pembe rengini pek sevmezdim ama çok yakışmıştı bu renk eve.
Ledlerle süslenmiş evin bahçesine adımımızı attık. Acaba neredeler? Çantamdan telefonumu çıkarıp Zeta'yı aradım. Telefonu kulağıma tutarken gözlerim etrafı arıyordu.
Aramam reddedildiğinde kaşlarımı çatıp karşıma baktım. Zeta gülerek bana el sallıyordu. Hızla yanına gittik. "Biz geldiik!," dedi Derin.
"Bende sizi bekliyordum! Haydi gelin gidelim." Zeta'nın peşine takıldık ve eve girdik. Acaba Mary neredeydi?
"Annen nerede? Göremedim," diye sordum Darrel'in kapısının önündeyken.
"O arkadaşının evine gitti. Ev bize emanet." Başımla onayladım. Başka zaman görüşürdük artık...
Kapıyı tıklatıp içeriye girdik. İçeriye girdiğimizde yüzümdeki mutluluk ifadesi yok oldu. Taylor ve Jessie, Darrel ile sohbet ediyordu. MUHTEMELEN.
Bunların adımımı attığım yerden çıkması sinirimi bozuyordu. Bugünü de zehir ettiler şimdiden.
Zeta gülümsedi. "Aa! Sizde mi buradasınız?"
"Evet," diye yanıtladı Jessie beni kısık gözlerle süzerken. Bozuntuya vermeden gidip Darrel'a sarıldım.
"İyi ki doğdun." Elini belime yerleştirdiğinde ensemdeki tütlerin diken diken olduğunu hissettim. Darrel'ls ayrıldığımızda göz ucuyla Taylor'a baktım.
Gözlerini kaçırmaya zahmet dahi etmeden bana bakıyordı. Gözlerimi ondan kaçırdım. "Ne zaman geleceksin dışarıya?"
"Şimdi çıkacaktım, siz geldiniz işte..." dedi Darrel.
"Haydi o zaman," dedi Zeta.
Önden ben geçtim hızlıca. Behçenin ön tarafına doğru ilerlerken adımlarımı daha fazla hızlandırdım. Mary pasta tutuyordu ve herkes orada pür dikkat Darrel'i bekliyordu.
Arka kısımlara geçerek video çekmeye başladığımda geldiler. Yüzümde istemsiz bir gülümseme oluştu.
İnsanların mutlu olması beni de çok mutlu ediyordu. Mesela Darrel'in mutluluğu şuan beni motive ediyordu.
MALUM KİŞİLERİN VARLIĞINA RAĞMEN.
🩸🍷🩸
Eğlenceli ve mutluluk dolu bir doğum günü partisinin ortasındaydık. Saat 22.00'yi gösteriyordu. Arkada çalan şarkı eşliğinde deli gibi dans ediyorduk. Karşımda Taylor ve Jessie bana bakarak bir şeyler konuşuyorlardı. Bu beni fazlasıyla rahatsız etmişti.
Yanımda dans eden Zeta'nın kulağına eğildim. "Ben beş dakika arabaya gideceğim, başıma ağrılar girdi."
"Tamam," diye bağırdı yüksek sesli şarkıda bana sesini duyurmaya çalışarak.
Derin'in elinden tuttum ve insanların arasından sıyrılarak bahçeden çıktık.
"Ay, başım ağrımış!" dedim şakaklarımı ovarak.
Derin kaşlarını çatarak kalçasını arabaya yasladı. "Sinirim bozuk."
"Neden? Ne oldu?"
"Xaiver saçlarını boyatacakmış. Doğal turuncu saçlarını boyatacakmış! Hem de şimdi!"
"Ne ara görüştünüz siz be?" Bunlara yetişemiyordum.
"Hani o da geldi ya?" dedi soru sorarcasına.
"Hiç fark etmedim." Bu arada biz neden hala Almanca konuşuyorduk? Sanki Türkçe bilmeyen biri vardı yanımızda.
Yanımızdan bir araba geçerken Derin'in konuştuklarını göz ardı ederek tüm dikkatimi arabaya verdim. Yavaşladı... Yavaşladı...
Durduğunda artık Derin'de benim gibi arabaya dikkat kesilmişti. İçerisinden biri indiğinde refleks olarak Derin'in kolunu kavradım ve doğum günü alanına doğru ilerlemeye başladık.
"Tek bir adım daha starsanız sıkarım!" Sesi duyduğumuzda adımlarımız aynı anda durdu. Sesli bir şekilde yutkunan Derin'e baktım.
Bağırsak veya yardım istesek kimse bizi duyamazdı.
Karşılık vermeye çalışsam alnımın ortasında bir mermi deliği oluşurdu.
Arkamı döndüğümde adamın maskeli yüzüne baktım. Faka gördüğüm ilk şey o değildi. Derin'in başına tutulan KWC Beretta M9-15 model bir havalı tabancaydı ilk gördüğüm...
Bundan sonra eğer bir sorun çıkmazsa tam tempo devam etmeye planlıyorum. Umarım bölümü beğenmişsinizdir🩵
![](https://img.wattpad.com/cover/361310434-288-k1681.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korku Kadehi
HorrorParmaklarımı pürüzlü, keskin taşlarla bezenmiş kadeh de gezdirdim. Büyükeyici bir güzellikteydi. Kutusunun üzerinde bulunan bir yazı dikkatimi çekti. Kutu da "Korku Kadehi" yazıyordu. Demek ki ası buydu. Bu güzeller güzeli siyah kadehin hayatımı der...