40.Bölüm🩸Hediyeler🩸

4 1 0
                                    


Şarkı: Mustafa Sandal - Gel bana
______________________________
(6 yıl önce...)

"Oha tatlıya bak!" Şaşkınlıkla telefondaki kadının yaptığı tatlıya bakıyordum.

Annem arkadaşına gitmiş, babam ise kardeşimi antrenmanına götürmüştü.

Pastanın tarifini buldum ve malzemeleri hızla çıkarıp yapmaya koyuldum. Altı normal kek, ortası orman meyveleri ile kaplı, üstü yarım karış pofuduk kremayla kaplı pastanın tarifinde bir tuhaflık vardı.

Kremayı yapamamıştım. On dört yaşında bile yemek, tatlı işinde usta olan ben bunu yapamamıştım.

Kadın, hazırladığı yumurta akının içerisine erittiği şekerli karışımı ekleyerek karıştırmaya devam ediyordu. Fotoğraflı anlatımda krema son derece katı ve pofuduk gözüküyordu.

Ama benimki süt gibiydi! Umursamamaya çalışsamda moralim bozulmuştu. Ne hayallerim vardı be!

"Buzdolabında katılaşır," diye söylenerek kekin üzerindeki orman meyvelerinin üzerine krema hayali kuran ama elektrik kesintisi olduğu için olamayan süt kıvamlı şeyi döktüm.

Buzdolabına koydum ve dualar ederek Allah tarafından kremanın katılaşmasını istedim.

Bardakların olduğu dolaba ilerledim. Bir bardak meyve suyu içsem fena olmazdı. Telefonuma bakarken bir bildirim geldi. Gelen mesaja baktığımda yazanın Sude abla olduğunu gördüm. Bir yere de buluşmak istiyormuş.

Sude ablaya mesaj yazarken bardağı alıyordum. Bardak elimden kayıp giderken anında yakaladım. Bunu bu aralar fazla yaşıyordum. Neden bir anda reflekslerim bu kadar güçlenmişti? Annem bunu kimseye söylememem konusunda beni sıkı sıkıya tembihlemişti. Annem ve birkaç arkadaşım biliyordu bunu. Derin, Erva, Sude abla ve Haris'ti bu kişiler. Başka kimse bilmiyordu. Annemin dediğine göre bilmemeliydiler...

🩸🍷🩸

Annemden izin almış, Sude abla, Erva ve Derin ile beraber Erva'nın annesi Ongü teyzenin kafesinde oturmuş, takılmıştık.

Konya'nın küçük ama son derece kalabalık bir köyünde oturduğumuz için çoğu kişiyi tanıyorduk. Burası bizim için güvenliydi.

Eve geldiğimde annem çoktan sofrayı kurmuş bizi bekliyordu. "Anne! Bak ne yaptım!" dedim buzdolabın da ki pastayı çıkarırken. Annem kuşkulu gözlerle bir bana bir pastaya baktı.

"Bunu içinde ne var?"

"Altı normal pasta, ortasında orman meyveleri var. Üstündeki krema ise yumurta akından," dedim tepkisini pür dikkat izlerken.

"Peki, yumurtayı pişirdin mi?"

O an aklıma dank etmişti yaptığım şey. Yumurta çiğdi. Bunu nasıl görememiştim?

"Pişirmedim!" Onca emek verdiğim şey çöpe gitmişti. Kreması da olmamıştı zaten!

"Hay salak! Nasıl yiyeceksin çiğ yumurtalı şeyi!" diyerek gülmeye başladı annem. Ben ise kollarımı göğsümde bağlamış, çatık kaşlarla anneme bakıyordum.

"Ne oldu? Yine ne yapmış küçük hanım?" diye sordu kardeşimle beraber içeri giren babam.

"Sarı Papatya çiğ yumurtalı pasta yapmış. Üstelik her gördüğün tarifi deneme dememe rağmen." Kadın gülmekten konuşamıyordu! Bir yandan gülerken saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu.

"Anne benim nerem sarı? Ben siyah saçlıyım! Sarı olan hiçbir yerim yok!" dedim sitemle.

"Anlarsın ilerde," dedi göz kırparak. "Hadi yemek soğuyacak. Yedikten sonra anneannenlere gideceğiz." Yemeği bana kıs kıs gülen annem, babam ve kardeşim eşliğinde yedim.

(Günümüz...)

"Eveet! Yemeğimizi de pastamızı da yedik! Şimdi sıra hediyelerde!" dedi Melek ellerini birbirine vurarak. Bunlar birde hediye mi almıştı?

"Siz birde bu kadar sürprizden sonra hediye mi aldınız?" diye sordum şaşkınlıkla.

"Ravza. Canım arkadaşım. Bir tanem. Hayatımın anlamı. Ne diyeyim artık? Her gün mü doğuyorsun? Bırak da tadını çıkar!" Derin hafifçe saçımdan bir tutam asıldı. Gözlerimi kısarak ona baktım. O, bu bakışın anlamını biliyordu. 'Seninle görüşeceğiz'di bu bakışın anlamı.

"O zaman ilk hediye benden olsun." Haris elindeki kutuyu bana uzattı.

Yüzümde oluşan tebessümle uzattığı kutuyu aldım. Tam kutuyu açıyordum ki durdum.

"Açsana! Çatliyacağım!" diye sitem etti Rumeysa.

"Dizilerin en heyecanlı yerinde giren reklam gibisin," dedi Xaiver. Kıkırdadım.

Sonunda kutuyu açtığımda dudaklarımı bükerek Haris'e baktım. Çok istediğim ama bulamadığım Yowu markasının elf kulaklığını almıştı. Hem de siyah olanından! Kulaklığı elips şeklindeki şarj kutusundan çıkarıp kulağıma taktım. "Çok güzel. Teşekkür ederim!" diyerek sarıldım.

"Bir aralar bunu sayıklıyordun. Erdin mi şimdi muradına?"

"Erdim erdim." Gözüyle kutunun içindekilerini işaret etti. Yani dahası da vardı. Çüş...

Kulaklığı kulağımdan çıkarıp kenara koydum. Bir diğer kutuyu açtığım da duvara veya tavana yansıtmalı bir gece lambası aldığını gördüm.

"Sen karanlıkta uyuyamıyorsun diye aklıma böyle bir şey geldi. Aslında elbise alacaktım ama Erva beni birazcık tehdit etmiş olabilir..." Erva sırıtarak Haris'e baktığında, Haris'de Erva'ya baktı. Xaiver'a baktığımda çene kaslarının gerildiğini çok net bir şekilde görebiliyordum. Öksürmeye başladığında ayaklandı.

"Ben bir su içip geleyim. Gıcık geldi de." Kardeşini kıskanıyor! Kıs kıs gülmeye başladım. Bende babam tarafından bazenleri kıskanılıyordum. Dışarıdan bu kadar komik mi görünüyordu yani?

"İnanır mısınız bilmiyorum ama gece lambam olmadığı için bazenleri ışık açık uyuyordum. Yeni yeni kapalı ışığa alışmaya başlamıştım..." dedim gülerek.

Xaiver gelirken Derin ayağa kalktı. "Telefonum çalıyor. Hemen geliyorum." Xiaver ona kısık gözlerle baktı. Bence sadece komik olmak için yapıyor. Bunu başarıyorda.

"O zaman devam edelim. Al bakalım." Rumeysa küçük paketi bana uzattı. İçinden iki çift kontakt lens ve onları takmak için aparat çıktı. Lenslerden biri mavi diğeri ise griydi. "Mavi göz rengi diye dolaşıyordun etrafta bir zamanlar. Seviyorsun diye gride aldım."

"Siz bu hafızayla iyisiniz varya. Ben kendi isteklerimi bile unuttum." Evet. Ben kendi isteklerini unutan tipte bir insanım. Rumeysa'ya da sarıldıktan sonra mutfaktan Derin geldi.

"Sen telefonunu uçak modundan çıkardın mı Ravza?" diye sordum. Tamamen unutmuştum!

"Unuttum. Neden sordun?"

"Annen aradı. Ulaşamamış. Bu yüzden de beni aradı." Ben onları unutmuştum! Hediyeleri açıp rahat rahat odam da konuşacaktım.

"Hediyeleri açayım rahat rahat konuşurum onlarla." Aile benim için önemliydi. En son, rahat rahat...

Sırasıyla hediyeleri açtım. Melek'in aldığı hediye punk tarzı bordomsu renklere sahip badem şeklinde takma tırnaktı. Erva'nın hediyesi asimetrik kesim, bazı parçaları ayak bileklerine kadar uzanan çok hoş siyah bir elbiseydi. Bir de siyah bir hançer almıştı. Derin, çok istediğim ve almak için para biriktirdiğim bir seri olan Kızıl Kraliçe serisini almıştı. Yanında ise kitaba uyan postit ve Çin kupası almıştı.

Ayriyetten bir kutu daha çıkardığında alık alık baktım. "Sude abla gönderdi," dedi Derin.

Bir dakika. Sude abla ta Türkiye'den bana hediye mi göndermişti?

Korku KadehiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin