Şarkı: Billie bossa nova x west coast (speed up)
———————————————
Aralanan kapının ardından David çıkınca "ohh!" Çektim. "David, senin burda ne işin var!" Dedim şaşkınlıkla. Burası kızlar tuvaleti değil miydi?"Öğrencileri çağırmak için gelmiştim. Sonra Zeynep ve arkadaşlarını görünce mecburen buraya girdim. Son zamanlarda peşimden pek ayrılmıyor kendisi. Tuvaletin üstüne çıkmıştım ayaklarımı görmesin diye. Sonradan onların gidip sizin geldiğinizi anlamam biraz uzun sürdü. İnerkende biraz düşmüş olabilirim." Dedi başını kaşıyarak. Melek koşarak David'in yanına gitti ve ona sarıldı.
"Hadi gidelim o zaman. Sen gözükmezsen çok dikkat çekilir." Dedim ve lavabodan çıktık. Derin, benim önüme geçti ve geri geri, yürüyerek, "Ben beş dakika arabaya uğrayacağım. Anahtarı verebilir misin?" Dedi.
"Gelebilirim seninle istersen?"
"Yok, ben giderim. Siz daha fazla geç kalmayın." diye anında reddetti. Acaba bir şeyler mi karıştırıyordu? Uzatmadan arabanın anahtarını ona uzattım. Gülümsedi ve arabaya doğru gitmeye başladı. Bir iş karıştırıyorsa eninde sonunda ortaya çıkardı.
Azıcık yürüyüp asansöre bindik. Tuhaf bir sezsizlik vardı. "Bakalım bu gün, yeni aşklara başlangıç olacak mı?" Dedi Jenna. Gözlerim direkt David ve Melek'i buldu. Asansör durdu ve kapısı aralandı. Asansörün önünden balo salonunun içine kadar uzanan bir kırmızı halı vardı.
Asansörden indik ve koridoru azıcık yürüdükten sonra balo salonuna girişimizi yaptık. Arkada kısık sesli bir şarkı vardı. Bazı insanlar ayakta, bazı insanlar ise oturarak bir şeyler içiyordu veya yiyordu. Gözlerimle etrafta Taylor ve Xaiver'i aradım. Bizim için oturmalı bir yer bulacaklardı. Gözlerimle etrafı azıcık daha taradıktan sonra, ön sıralarda Xaiver'ın bize el salladığı gördüm. "Ordalar." Dedim ve oraya gittik.
Daha oturmadan Melek ve David'e döndüm. "Siz başka bir yerde takılabilirsiniz isterseniz." Dediğimde Melek ve David bir süre düşündü. Sonra Melek sarı saçlı çocuğa baktı ve gülümsedi. David, "Tamam iki masa arkadayız." Dedi ve Melek'in elini tutarak bizden uzaklaştılar.
Ben bunları shiplemiştim. David, Melek'e çok güzel bakıyordu ve tam ona göre biriydi. Aslında kendi kendime "İnşallah bir sonraki kurban David değildir." Diye dualar ediyordum. Bu Melek'i bitirirdi. Biz gelince ayağa kalkan Taylor ve Xaiver'la sarıldık. "Ne kadar uzun zaman oldu görüşmeyeli!" Dedi Jenna. Gülümseyerek, "Gerçekten bir ömür geçti sandım!" Dedim ona katılarak.
Sonra gözlerimle Taylor'un ve Xaiver'in takımlarını süzdüm. Taylor siyah bir takım giymişti ve kırmızı bir kravat takmıştı. Xaiver'da siyah bir takım giymişti ve saçları ile aynı renkte bir kravat takmıştı. "Takım yakışmış." Dedim ikisine tek gözümü kırparak. Xaiver, "Elbise yakışmış." Dedi ve benim gibi tek gözünü kırptı. Taylor'da teşekkür etmek amacıyla başını eğdi.
Sonrada oturduk. Xaiver konuşmaya başladı. "Daha geçen güne kadar düşmandık." Dediğinde, dudaklarımı birbirine bastırarak başımı sallarken bir yanda Taylor'a baktım. Ama o zaten başını yana yatırmış bana bakıyordu. Hemde onu gördüğüm halde gözlerini kaçırma gereği duymadan...
Gözlerimi kıstım ve bende ona bakmaya devam ettim. Bir kaç dakika geçti, ve artık dayanamayıp bu yarışı yenilgiyle sonlandırdım. Zaferle dudaklarının kenarı kıvrılırken Taylor'a göz kenarıyla bakmayı tercih ettim.
Diğerleride alkışlamaya başladı. Gloria, anons yapar gibi ellerini dudağının sağına ve soluna yerleştirdi. "Kazanan Taylor!" Dedi. Xaiver ayağa kalktı. "Ravza beş dakika gelebilir misin?" Dediğinde başımla onu onayladım ve yürümeye başladık.
Bizim oturuğumuz yerden uzaklaştık ve bizi göremedikleri bir yere gittik. Xaiver durdu ve cebinden bir kutu çıkardı. Şaşkınlıktan ağzım bir karış açık kaldı. Kutuyu açtığında içinden, bir kolye çıktı. Kolyede pembe bir kalp vardı, bu kalbin ortasından bir halka geçiyordu ve tepesinde bir kristal vardı. Kutuda birde çift yüzüleri vardı. Birisinde kolyeyle benzer, ortasında pembe bir taş vardı. Diğer yüzükte ise ortada çıkıntıkı bir şekilde yıldız vardı.
Başını kutuda duran kolye ve yüzüklerden kaldırdı. "Derin'e aldım. Sen onu tanıyorsun. Beğenir mi?" Dediğinde rahatladım. "Ödüm koptu Xaiver." Dedim ve devam ettim. "Tabii ki beğenir. Hatta bayılır. Ama sencede fazla erken değil mi?"
"Aslında, biz onunla zaten önceden de konuşuyorduk." Dediğinde şaşkınlığımı gizleyemedim.
"İnsan haber bari eder." Dedim kafamı sallayarak.
Xaiver'in bakışları kapıya doğru kaydı. "O nerede peki?" Dedi.
"Arabada bir şey unutmuş. Ama baya geç kaldı. Dur bir arayayım." Dedim ve çantamdan telefonumu çıkardım. Telefon bir süre çaldıktan sonra açıldı.
"Alo? Nerde kaldın?" Dedim. "Geliyorum şimdi. Bulamadım bir türlü rujumu." Dediğinde gözlerimi kıstım. "Bir ruj için mi yarım saattir uğraşıyorsun?".
"Evet. Gelmek üzereyim hadi görüşürüz." Dediğinde "Görüşü-" sözümü bitiremeden arkalarda tanıdık bir simayla karşılaştım. Bu oydu. Burada ne işi vardı? Ayakta durmuş elinde bir içecekle bana bakıyordu.
Derin telefondan, "Ne oldu?" Dediğinde silkelendim. Gözlerim Xaiver'i buldu. "Tamam. Sen gel hadi." Dedim ve telefonu kapattım. Xaiver hafif bana doğru eğildi. "İyi misin?"
"İyyim. Derin geliyormuş hadi gidelim." Dedim. Gözlerim tekrar onun olduğu yere kaydı. Ama orada kimse yoktu.
Bu, hastanede gördüğüm o çocuktu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korku Kadehi
TerrorParmaklarımı pürüzlü, keskin taşlarla bezenmiş kadeh de gezdirdim. Büyükeyici bir güzellikteydi. Kutusunun üzerinde bulunan bir yazı dikkatimi çekti. Kutu da "Korku Kadehi" yazıyordu. Demek ki ası buydu. Bu güzeller güzeli siyah kadehin hayatımı der...